27 Şubat 2012 Pazartesi

BENDE BİRDE BU OLMASA AYIP OLURDU ZATEN.HATIRI KALMADI !

Yılbaşından 1 gün sonra Pazartesi halsizlikle uyanma öğleden sonra başlayan ateş ile devam eden daha gelişinden bunun beni çok sarsacağı belli olan bir grip yaşadım.Kendi kendime nazar değdirme konusunu her zaman tek geçmişimdir .Yılbaşından 2-3 gün önce ne güzel 2 yıldır grip olmuyorum dedim .Ve dememle benim grip olmam arasında geçen süre 2 gün .Evrene hani güya negatif enerji yollamayın diyorlardı.E işte gayet güzel ne iyi grip olmadım dedikten sonra daha ne diye bunun tersi olur ey yumurtaya can veren allahım.

İlk kendi KBB doktorumu aradım Çarşambaya kadar dolu .Evde her hastalık için ilaç varken yahu bir adet allah rızası için numunelik bir antibiyotik veya ateş düşürücü olmaz mı ya.Ama yok .Gözümü açamaz halde Çarşambayı zor ederek dr uma gittim .Teşhis belli ama allerjik astım olduğu için ağır geçiyordu bu grip bende .Birde tabi öksürük olunca ilaçları kullandıktan 4 gün sonra bile eğer hala öksürük geçmezse Göğüs hastalıkları uzmanı görsün dedi .Öksürük geçmedi .Ve tam o dönem İstanbul da ciddi fırtına vardı ve hiç unutmuyorum deli gibi yağmurlu bir cumartesi ben bana yakın olduğu için yine KBB doktorumunda aynı yerde olduğu sahilde olan bir hastaneye gittim .Hani hepsi bir arada olsun bu halde daha fazla perişan olmayayım diye .Güya ! 

Göğüs hastalıkları dr unun odasından daha içeri girdiğim an bu iş olmayacak dedim .Güya göğüs hastalıkları ama odada ağır bir koku havasız bir ortam ,dağınık ve ışıkların yarısı kapalı  bir oda.İçeri girdiğim zaman rica etsem öncelikle camı biraz açar mısınız nefes almak çok zor dedim. Ve dakika 1 gol 1 bana dediği ilk cümle ^^ Evettt CANIMMM nedir sorunun ^^  . Özel hastane ,güya doçent ve daha ilk kez gördüğü hastaya canım diyor ! Neyse elçin takma içimden dedim .Anlatmaya başladım ama daha ben cümlemi bitirmeden o da benimle aynı anda konuşmaya başlıyor.Hastasını tam dinlemeden kendi kafasında olanları söyleme çabasında.Baktım olacak gibi değil daha çok sinirlenicem diyeceklerimi hemen söyleyip bir an önce çıkmak istedim.Neyse baktı muayne etti ve daha önce kullandığım bir sprey ve antibiyotik ,öksürük kesici ve ayrıca ateşim olmadığını söylememe rağmen ateş düşürücü ağrı kesici bir hap verdi .Öksürük kesilmezse 4 gün içinde beni arayın dedi.Eczaneye gidip aldığım zaman ilaçlara bir baktım ateş düşürücü ağrı kesici günde 4 kere demiş !  Hemen eczacıya sordum bir yanlışlık mı var acaba yazdığınızda dedim baktı reçeteye doğru .Bu sefer o da şaşırdı ateş yoksa bu kadar almanıza gerek yok ki dedi.Zaten benimde almaya hiç niyetim yoktu .

Öksürük öyle böyle bir öksürük değildi .Yazık annem ne zaman arasa kendimi kontrol edemediğim ve toplam 5 saniye bile öksürmeden konuşamadan duramadığım için sürekli kulağında aniden patlayan bir ses dinlemek zorunda kaldı .Tam 1 ay 1 hafta süren artık ciğerlerimi hissetmediğim ve sesimi ciddi değiştiren bir öksürüktü .

İlaçlar etki etmedi tam tersine sesimi kısıp boğazda kuruluk yapınca hemen aradım gelin göreyim tekrar dedi .Gittim bu sefer gene değiştirdi ilaçları klasik cümle kesilmezse göreyim sözünü ekleyerek ! Bu arada baktım bu sefer cam açık oda biraz nefes alınacak durumda !

Tabi gene kesilmedi .Ama artık bende öksürmekten bittim tam 10 kilo verdim 1 ayda .Çünkü ne yesem özellikle çiğ sebzeler ciddi öksürük ataklarına neden oluyordu .Bende korkumdan bari bir 10 dk öksürmeden kalayım diye yemekten korkar hale geldim .Aradım telefonda kesilmedi dedim gene gelin diyince bende ipler koptu ^^ ..... hanım bakın size 2 kere geldim ve ilaçları değiştirmekten başka hiç birşey yapmıyorsunuz .Size gelmem neyi değiştirecek söyler misiniz bana lütfen .Demekki bir yerde bir sorun var demektir ^^ dedim .Baktım bu gene kendi dünyasında bu böyle olmayacak dedim ve başka bir dr araştırdım .

Hani bazı insanlar vardır gördüğünüz anda daha ilk 2-3 saniyede işte budur dediğiniz .Size her anlamda güven veren ilgisi,bilgisi, duruşu konuşmaları ile işinin erbabı olduğunu size her anlamda hissettiren kişilerdir bunlar .Odasına girdiğim andan çıkana kadar farkını koyan bir dr .Dr Ayşe Fidan Baturalp ...Bunu şimdiye kadar sadece bir Prof.Dr Aksel Siva da hissettim birde Dr Ayşe Fidan Baturalp de .

Bu arada ilk gittiğim dr sinüs filmi çektirmiş ve sinüslerin boş demişti .Ayşe hanım filme baktı ve boş değil ki hafif sinüsler dolu ve geriye doğru ciddi akıntı var genizde dedi .İyice ilk dr a sinir oldum bu sefer .

Ve tüm güleryüzü ile şimdiye kadar sorulmayan tüm soruları sordu ve daha en başında yapılması gereken ama yapılmayan bir çok tahlil istedi .Astım ve allerji ile ilgili testler .Ve en acısı astımlı hastalara verilmemesi gereken 2 tane ilacın verildiğini söylemesi oldu .Kendisi ayrıca Fransa da hoca ve Türkiye deki dr ların yeni bir ilaç çıktığı zaman hemen bunu hastaya vermelerini asla anlayamadığını ve yüzlerce astım ilaçları olmasına rağmen bunları bile her hastaya verilemeyeceğini ve buna neden burda dikkat edilmediğine şaşırdığını söyledi .Haklı hoca !

Daha belirtileri söylediğim zaman hemen Boğaz Reflüsü görünüyor sıkıntınız dedi.İlk kez duyduğum bir hastalıktı .Ben özellikle domates çiğ sebze yoğurt ayran yediğim an ciddi ataklar başlıyordu öksürük anlamında.Sonradan araştırdığımda meğerse astım ile sıkı bir ilişkisi varmış bu durumun ve bir çok kişide bu olmasına rağmen bilmediği için daha bir çok hastalığa neden oluyormuş .

Şükür son 1 haftadır artık öksürmeden konuşabiliyorum hiç olmazsa ve ilaçlar çok işe yaradı.Ayşe hocanın hakkını ödeyemem Fransa da olsa bile mail veya telefonla sürekli takip eden bir dr .

Peki nedir Boğaz Reflüsü ?

Bunun için şu yazı çok açıklayıcı olacaktır.

Anlayamadığım doktorların hepsinin aynı okulu okumasına rağmen bu kadar mı birbirinden farklı olurlar .Sonuçta bu sağlık ve artık bu bizim ülkede çocuk oyuncağı haline geldi  

20 Şubat 2012 Pazartesi

40 YAŞ ERKEĞİ ...

***Geçen gün Can Dündar'ın aşağıdaki yazısını okuyunca yıllar önce yazdığım bu yazı ve kürkçü tilki olayını çok güzel ifade eden bu söz aklıma geldi.Ne acıdır ki etrafıma baktığımda zaman içinde değişen hiç bir şey yok.Hatta her 1 saat içinde ortalama 12 çiftin boşandığı bir ülkede bazı şeyleri oturtmadan görmeden hatta görse bile evlenince düzelir saçmalığına inandığı 3 maymunu oynamaya devam ettiği sürece bazı kişiler asla düzelmez bu durum. Birbirinin hayatına ilişik vaziyette yaşayan hesap kitap pazarlıkla yürütülen evlilikleri görünce ve ne acıdır ki onlara göre aslında bunun normal doğru olduğu evlilikleri görünce ben kendi adıma insanlığımdan utanıyorum.Gece yatağa yattığı zaman kendi kendine vicdanıyla kaldığından hiç düşünmez mi insan aslında birbirimizin hayatından çalıyoruz ! Bazen düşünüyorum ben mi çok gerilerde kaldım benim değerlerim mi artık eskidi sevgi şevkat en başta saygı verilen her kararın arkasında dik durulan  sevgisine sahip çıkan... bunlar mı eskidi  yada bazı sözlerin ağızdan çok kolay çıktığı ama iş uygulamaya geldiğinde sen bunu yaparsan ancak bende bunu yaparım denilen ucuz numaraların pazarlıksız adım atılmayan ilişkiler mi artık makbul ...Ve en acısı bunların hepsine sesini çıkarmayan kadın veya erkekler...Hep dediğim gibi bu hayatta herkes kendi kişiliğine yakışanı yaparmış !

 40 YAŞ ERKEĞİ

Kendimi ayırt etmeden söyleyeceğim: Bazen erkek soyu midemi bulandırıyor. "Kadın kokusu", taze ete susamış bir sırtlana dönüştürüyor bizi... Gözümüzü kör ediyor; başımızı döndürüyor.

Amerikan başkanından hocasına, kör cahilinden okumuşuna, kılıbığından "Taşfırın"ına kadar böyle bu. Hele 40'ımızı geçmişsek...Hele cüzdanımızı şişirmişsek...Ve hele 40 yılı "boşa" geçirmişsek...

* * *
Sokağın çağrısını 40'larında işiten erkeğin "kaybolan yıllar" ağıtına, "televole" özentisi bir aşermenin ağız şapırtısı eşlik ediyor.

Evet, "alem gezip eğleniyor". Sokakta onun karizmasına teslim olmaya hazır "çıtırlar" fink atıyor. O ise pijaması içinde "evi bekliyor". Oysa -40'lıkların yaman teşhisiyle- "Hayat hızla geçiyor" ve "Böyle mi öleceğiz?" sorusu beyni deşiyor.

Bu panik, yaşanmamış yılların hıncıyla sokağa döküyor 40 yaş erkeğini... Altta kırmızı arabalar, belde zar zor giyilmiş kotlar, dilde demode iltifatlar, cepte karaborsa Viagra'larla...Hâlâ beğeniliyor olmanın vehmi, hala yapabiliyor olmanın hazzına karışıyor. Tatmin edilen ego şiştikçe şişiyor. Nefis uyanınca göz, ne iş ne ev görüyor.

Bitap evliliklerin tozunu, sevgisiz ilişkiler alıyor. Her dişlenen "taze et", yenileri davet ediyor. Ev zulaları, günahların çetelesini tutuyor. İhanet kol geziyor.

* * *
Kim bilir kaç erkek, gömlekteki bir ruj izi, cepte unutulmuş bir mektup ya da ansızın gelen bir telefon mesajı yüzünden kan ter içinde hesap verdi, çocukça boyun eğdi, beceriksizce yalan söyledi, öfkeyle terk etti, terk edildi bugünlerde...

Kaçı, pişman gözler, yalvaran sözlerle geri döndü eşine, döndürdü eşini...
Kaçı, ertesi gün unuttu, "ebediyen" verdiği sözleri...
Kaçı, haber verenleri suçladı, yakalandığında...
Kaçı, yakalanana "enayi" dedi, haberi duyduğunda...

Ve kaç "kutsal kadın", aile denilen kumdan kalenin sınır boylarını bekledi, kızarak, ağlayarak, utanarak, yine de diş bilediği kale reisini savunarak; ...ve göz yumarak... bazen sevgiden, çoğu kez çaresizlikten... aynı saatlerde erkek, bir kahvede, becerdiklerini anlatırken...

* * *
Yanlış anlaşılmasın

Garipsediğim, 40 yaş erkeğinin kadını sevmesi değil; sevmemesi.... Ve şaşırtıcı olan, ihanet etmesi değil; ihanet ettiği hayatı aynen sürdürmesi... Yaşadığının bedelini ödemeye cesaret edememesi... Harcına yalan kattığı kaleyi terk edememesi... "Ben de karımın kaçamağını, ondan beklediğim tevekkülle karşılayabilirim" diyememesi...

Hep kendine yontarak diktiği ikiyüzlü bir ahlak totemine her daim secde etmesi... Ne ihanet ettiği, ne ihaneti paylaştığı kadına karşı dürüst olabilmesi... 40'ında hala para karşılığı çiftleşmeyi, geceden kalma pudra izini banyoda gizlice çitilemeyi, cep telefonunu her an patlayabilecek bir el bombası gibi gizlemeyi kendine yedirebilmesi...

* * *
Kabul edelim:

Evlilik bitti!

Çağ yorgunu aile, ancak başka kadınların (ya da erkeklerin) kolunda yürüyebiliyor. Yalan, bir mecburiyetler rejimi sayılan evliliğin temellerini oyuyor. Ve herkes her şeyi bilerek, gönülsüzce boyun eğerek bu oyunu oynuyor.

Çare, eşlerin birbirinin hayatını yaşamaktan vazgeçip her hayatı, sahibinin nefsine, iradesine, vicdanına, insafına terk etmesidir.

Sevgi varsa, aile ilelebet sürecektir.

Yoksa, böyle sürdürmek rezilliktir.

Yalansız yaşamayı özlemediniz mi?

CAN DÜNDAR

13 Şubat 2012 Pazartesi

GAMZE O SEYAHATE GİTMEYECEK ...

Aslında bugün 1 aydır geçmeyen inatçı öksürüğümden , meğerse uygulanan yanlış tedaviden ve bir çok kişide belirtileri olan ama  bilmediği konulan teşhisten bahsedecektim .Ama geçen hafta okuduğum bir yazıdan sonra kafamdaki her şey değişti .

2 sene önce sizlerle beraber İzmir ve Ankara da onkoloji servislerinde  yatan yavrularımız için mucizeler yaratırken bloğ dünyasının ne kadar güçlü olduğunu kendim bizzat yaşarak gözlerim dolarak gördüm.Bazen karşılaştığım bazı kişilerin hırslarını , kinlerini ,sinirlerini ,dert ettiği şeyleri görünce hep şunu diyorum . Size en yakın onkoloji servisene gidin ve çocukların yattığı bölümde sadece bir 5 dk dolaşın .Çok değil sadece bir 5 dk ! o kadar dik ve güçlü bir duruşları var ki o yavruların siz kaç yaşında olursanız olun dert ettiğiniz her şey için utanıyorsunuz .Ve kişinin hayatta olmadık yollara saptığını hissettiği an ruhunu terbiye etmenin en güzel yöntemlerinden biridir bana göre bu yavruları ziyaret .

Bu hastalık öyle bir şey ki ancak kendi veya yakınları bunu yaşadığında anlıyor  ne demek olduğunu insan !

Gamze...dünyalar tatlısı 3 yaşındaki Atakan nın annesi .Geçen hafta okuduğum  bu yazısından sonra sürekli kafamda o var ne yapabilirim diye .Sosyal paylaşım sitelerinde büyük bir kampanya başlatıldı .

O kadar büyük mücadeleci  bir yüreği var ki bu seyahatten geri döneceğine yürekten inanıyorum .Onu sevenler , biricik evladı ve bugün Gamze için yazdığı yazıyı okuduğumda yine onun gibi bu mücadelede onun kadar yürekli güçlü eşi sayesinde seneye bu zamanlar vay be neleri atlattım derken minik kuzusu ile sarmaş dolaş olacak ...

Bazı kişiler duyarsızdır ve işin kolayına kaçıp ayyy ben mi kurtarıcam dünyayı , bir sürü hasta insan var hangi birine yardım etsin insan  vb sözler edip kaçarlar ! gerçeklerle yüz yüze gelmek her yüreğin harcı değildir ve bu tarz sözler eden kişileri resmen öldürmek istiyorum bazen .Ne demek bir sürü kişi var ben mi kurtarıcam demek ya ! bu nasıl bir vicdandır .Ne malum belki senin yardımınla bazı şeylere umut olacaksın .Ne malum senin başına bu gelmeyecek ! Böyle kişilerin duyarsızlıkları yüzünden başları sıkıştığında etrafında kimselerin olmamasına şaşırmamaları gerekiyor.Sen elinden gelen yardımı yapmadan nerden biliyorsun ışık olmayacağını .Ki bunu yaşadım sizinle .İzmir de o yavrulara yardım ederken bu dünyada yaşadığına bile emin olmadığım biri o hasta yavruların  durumunu, hastane ortamını abarttığımı söyleme hadsizliğini bile göstermişti.

Yapacak çok şey var Gamze için .Eşi bunu yazısında çok güzel anlatmış .

Gamze yavrusuna anlattığı bir masalla tekrar geri dönsün .
Dün gece haberlerde Gamze tedavi gördüğü hastanenin camında hastane bahçesinde ailesine ve kan vermek için gelenlere el sallarken gördüm.Çok kısa süre pencere açıldığında ağzından tek bir cümle çıktı ^^ Atakan a iyi bakın ...^^

Her gece hastaneden oğlunu arayıp telefonda ona masal anlatıyormuş.

Seneye bu zamanlar neleri atlattım derken yüzünde sağlığına sevdiklerine kavuşmanın mutluluğu ile kuzucuğu ile sarmaş dolaş olacağına inanıyorum .

Facebook da Seninleyiz Gamze gurubunda da neler yapılabilinir detayları ile var

Ve Gamze bu seyahate gitmesin  ...

6 Şubat 2012 Pazartesi

KÜÇÜK ŞEYLER

●- Güvenmediğin kimseye aleyhine kullanabilecek hiç bir koz verme.
●- İnsanlara doğru değer ver, hak etmeyenleri sil.
●- Kimseye yalvarma.
●- Asla dönüp arkana bakma.
●- Sır tutmasını bil.
●- Dostlarının yeri ayrı, sevgilinin yeri ayrı. Sevgilin için dostlarını, dostların için sevgilini satma.

●- Kimsenin lafıyla dolduruşa gelme, ama aklının bir köşesinde de tut.
●- Bir ilişkiyi kafanda bitirdikten sonra iki çift tatlı söz, iki damla gözyaşı için asla yumuşama.
●- Seni sevenlerle kullananları iyi ayırt et.
●- Seni dinleyip anlamaya niyetli olmayanlarla tartışma.
●- Emrivaki oluşturulan dostlukları kabul etme.
●- Eğer verdiğin o kişide kalmıyorsa ikinci bir sır şansı verme.

●- Kendini öven insanlardan kaç.
●- Karşındakinin doğruyu söylediğini varsayma.
●- Kendine saygını yitirmene neden olacak hiçbir şey yapma.
●- Sorunun olduğunda insanlar zaman ayırıp seni dinliyorsa onların öğütleri gözardı etme.
●- Göz göre göre su birikintilerine taş atma, mutlaka üzerine sıçrar.
●- Gözyaşlarının değerini bil. Onları hak etmeyenler için harcama.

●- Senin zekana inanan insanları hayal kırıklığına uğratma.
●- Kendini sev.
●- Dışarıdaki güneşe bakıp gülümse ve önünde koskocaman bir gelecek olduğunu unutma.
●- Dostluğunla yetinmeyenler için hiçbir fedakarlık yapma.
●- İnsanları kaybediyorsun diye ağlayıp sızlama, ama kazandığın insanların değerini bil.
●- Kimseye taşıyabileceğinden fazla değer verip bununla övünmesine fırsat verme.
●- İstediğini almak için asla duygu sömürüsü yapma.
●- Sana duyulan sevgiyi ve güveni istismar etme. !!
ÜSTÜN DÖKMEN - KÜÇÜK ŞEYLER

Bunların hangisini  yapabiliyoruz ...