28 Eylül 2009 Pazartesi

24 Eylül 2009 Perşembe

UFUK ÇİZGİSİ BİTTİ :(

Aylar önce tesadüfen sevgili Ufuk Çizgisi ni okumaya başlamıştım.Daha ilk yazısını okuduğumda beni içine aldı anlatım diliyle.Hemen 1 gün içinde tüm bloğunu okumuştum...
Kalbi kırık, yaralı bir yürekti...Bir erkeğin aşkını bu kadar güzel yaşayabileceğini,yaşatabileceğini ve bunu bu kadar güzel dile getirebileceğini ilk kez onda gördüm...yüreği çok zarif aşk acısını yaşarken bile sanki büyük bir aşk yaşıyormuşçasına hakkını vererek yaşayan biriydi...
Gece okuduğum zaman olanları inanamadım.Çok üzüldüm.Arife günü rahatsızlanmış.Ve malesef vefat etmiş...2 tane evladı vardı.bir sürü hayaller...yaşanacak aşk..her şey yarım artık...
Bitti...

23 Eylül 2009 Çarşamba

BLOĞA GİRMEK İÇİN !

Hepimiz aynı sorunu yaşadık .Ve anlaşıldı ki Türk Telekom sansür uygulamış.Bunun çözümü için
Benimki nedense anlamadığım şekilde kendi kendine çözüldü sorun yaşamıyorum ama hala bloğa giremeyen arkadaşlar için umarım çözüm olur...
Oraya giremeyenler için DNS ayarlanıza bu numarayı yazın
68.105.28.79
69.111.95.106

YAŞA !



Her şeye boşver, dolu dolu yaşa. Madem ki bir aşkın var, ne güzel, tadını çıkar...
Sanki ayıp bir şeymiş de utanıyormuşsun gibi yazmışsın bana...
Her şeye boşver ve aşkı yaşa...
İlle de büyük aşk olması gerekmez; yaşanan her aşk büyüktür, yeter ki tadını çıkarmasını bil... Çok büyük umutlar bağlama, yarını hiç düşünmeden, günü gününe sev, sevginin tadını çıkar... Sevgide geleceği düşünürsen aşkı, bombok edersin. Sakın haaa...
Sonsuz, monsuz diye karşındakinin başını yeme...
Her şeye boşver; öylesine sev ki, sevdiğini bile umursama, salt kendin için sev, bencilce yaşa aşkı, bütün maddesiyle...
Yaşamdan elinde kala kala salt yaşadığın sevgiler kalır sonunda, ne şu, ne de bu...
Bütün onlar, aşkı yaşamak için gerekli olan - ne yazık ki gerekli olan- gereklerdir.
Aslolan aşktır yaşamda...
Dolu dolu, dolu dizgin, zilzurna, saniye saniye aşkı yaşayarak sev...
İki yıl, üç yıl sürecek diye umutlanıp enayilik etme...
İster sürer, ister sürmez... Sen o anı yaşa yeter ki...
Yitirdiğin zaman; yaşadıklarını kazanmış olacaksın...
Sonunda elbet yitireceksin, ama yitireceğini hiç düşünme; çünkü aynı zamanda kazanmışsındır da... Anılar kazanıyorsun daha ne...

İç o zaman, sarhoş ol...
Yüce şeyler düşünme severken, sevgiyi berbat edersin; çünkü sevginin kendisinden daha yüce bir şey olamaz..
Aferin sana seviyorsan, seviliyorsan...
Sakın kuşkulara kapılma. Karşındakini didikleme, yiyip bitirme...
Türk gelenekleri, görenekleri öyle...
Sakın bu aptallığı yapma...
Severken yirmi yıl sonrasını değil, yirmi dakika sonrasını bile düşünme, sevginin içine edersin... An an yaşa, derin derin hem de...
Afferin sana... Çok sevindim. İşe güce boşver.
Artık sana ne Surname'yi, ne de başka şeyi soruyorum. Keyfince yaşa, sev...
Sevildikçe sev, sevilmeyince de tastamam boşver ve o zaman o güzelim yalnızlığına sarıl...
O yalnızlık ki, bütün sevgilerden daha güzeldir ve sonunda onun koynuna girmek için kendi kollarımızla kendimizi sararız...
O zaman da hiç üzülmeyeceksin. Çünkü nasıl olsa, sığınacak bir yalnızlığımız var; günün birinde anamız bile bizi bırakır gider ama o yalnızlığımız, biz yaşadıkça bizi hiç bırakmaz... Severken bunları düşünme, lütfen yarınsız sev!
Hadi, sevgiyle öperim. Yaşa sen !...
Aziz NESİN

18 Eylül 2009 Cuma

VİCDANLAR RAHAT BİR BAYRAM...


Ne kadar teşekkür etsem azdır hepinize.Yolladığınız bir kitabın yada 1 kalemin bile önemi çok büyük benim için...ve o yavrularım için.
Çok güzel mailler gelmeye ve paketler gitmeye devam ediyor...Binlerce teşekkür ederim.O çocuklar yüzünde 5 dk bile olsa bir tebessüm yaratabilmek için gösterilen çaba onların yüzünde her gün büyük bir tebessüm yarattı...
Ve bayramdan sonra İstanbul ve Ankara da olan onkoloji servislerinde yatan yavrular için yeni projelerim var...Sıra onlarda
Hepinize iyi bayramlar diliyorum.En başta sağlıkla huzurla nice güzel bayramlara ...
****Hepimizi delirten bloğa giriş sorunu için bir öneri...

17 Eylül 2009 Perşembe

İBRAHİMDEN HABER VAR :)

İbrahim e verdiğim sözü tutmanın rahatlığı ile çok huzurluyum...kargoya verdikten sonra ertesi gün eline ulaşmış.paketi açarken ki yüz ifadesi görülmeliymiş mutlaka ...ağzı kulaklarında büyük bir sevinç yaşamış içinden çıkanlarla oynarken...
bu benim için dünyalara bedel...onları görmeye gittiğim zaman ibrahim in odasına girdiğimde onun o halini gördüğümde yaşadığım üzüntüyü hatırladım..birde şimdi o oyuncakları aldıktan sonra yaşadığı sevinç ve onlarla oynayabilecek güce kavuşması ...
dualarım tüm hasta yavrular için ...
dün eski iş yerimden bir arkadaşımla karşılaştım.beni sordu elçin sağlığın nasıl ne durumdasın diye...
şu an iyiyim .ve bu ay gene doktor zamanım geldi.gene testler yapılacak ama şükrediyorum.ve elimden gelen sadece dua etmek dedim...
birden gözleri doldu ve ^^elçin kız kardeşim kanser ...lösemi...ve evlenmesine 2 ay kala öğrendi^^ dedi
o an dondum kaldım.ağzımı açamadım bir kaç saniye.kendi yaşadıklarım geldi aklıma...izmir deki yavrular geldi...hemen kendimi toparladım.durumu nasıl diye sordum
şükür abisinin iliği tutmuş ve fazla hırpalanmadan ilik nakledilmiş...ve nişanlısı ile araları açıkmış.oğlanın ailesi etkilemişler çocuğu
bu nasıl vicdan ya...tamam olabilir kolay bir durum değil .uzun bir mücadele bunu herkes kaldırmayabilir ama bunun ifade şekli davranışı bu olmamalı...
nişanlın tedavisini olur...ameliyattan sonra sonucu beklersin.her şey biraz rayına girer ondan sonra oturur konuşursun eğer kafanda böyle bir soru işareti varsa ....
bu sağlık anlamında en zor zamanlarda erkeklerin belden aşağı vurması nedennnnn !
çok canım acıdı çokkk

15 Eylül 2009 Salı

O BANA SÖZ VERMİŞTİ ...

Hastane ziyaretimde ibrahim den bahsetmiştim.Salihli nin bir köyünde yaşayan , annesi köyde babası onun başında bekleyen ve ona sorduğumda benden ne istersin diye sadece kepçe ve jeep isteyen yavrum...
onların sağlığı ile ilgili büyük bir yardım için uğraşırken hep aklımdaydı bu isteği.ama bir türlü fırsat bulup almaya gidemedim.geçen gün emine ile konuşurken ibrahim in sağlık durumunu sordum.bir şey anlattı ve ben kahroldum.
çocuklar için gelen paketlerden çıkan oyuncaklardan emine ona da götürmüş.yada diğer hediyeleri...
ama o her seferinde elini bile uzatmamış.ve hiç birini istememiş.emine sormuş ^^ibrahim neden almıyorsun.bak tam senin istediğin gibi arabalar var oyuncaklar var?^^
ibrahim bakmış yüzüne ve demiş ki
^^O bana söz vermişti ...^^
bunu duyduğum zamanki üzüntümü tarif edemem.kendime çok kızdım.bu konularda çok hassasım ve asla yavaş davranmam.ki o hastanede yatan çocukları öğrendikten 2 gün sonra orda olmam bunun en büyük göstergesi.
ama bu sefer o kadar yoğunlaştım ki bu büyük yardım olayına.ve bazı benim elimde olmayan nedenlerden dolayı ciddi sorunlar çıkınca ve bunları çözmek için uğraşırken onun isteğini yapmak için geç kaldım.
ve ayrıca beni hem gururlandıran hemde düşündüren olay çocuk olmasına rağmen gözünün tokluğu...başka çocuk olsa hemen gelen hediyelerden isterdi veya verildiğinde hemen kabul eder oynardı haklı olarak...ama ibrahim sadece benden gelecek olan paketi beklemiş.bazı büyüklerin bundan alması gereken o kadar büyük dersler var ki ! hele o hastanedeki bazı büyüklerin !
hemen ertesi günü gidip istediği jeep ve kepçesini bulup kargoya verdim.
bugün elinde olacak...dün akşam emineyle konuştuk.dün gelen emine nin etrafından ayrılmamış.ayağa kalkmasına o kadar çok sevindim ki anlatamam.
gelen her kargoda gözlerinde ışık belirmiş .acaba benim mi diye ...
ve soran gözlerle emineye bakmış.emine de ona bir iki gün içinde ona bir sürprizi olduğunu , istediği arabaların yolda olduğunu eğer taburcu olursa bile bu paketleri saklayacağını ve bir daha tedavi için geldiğinde mutlaka ona vereceğini içini rahat tutmasını söylemiş.
ve benim yakışıklı yavrum o büyük yüreği ve çocuk heyecanıyla demiş ki
^^^yoo ben 2-3 gün daha burdayım gitmiyorum :) ^^
yani yeterki paket gelsin minik kuzum 2-3 gün daha kalmaya razı.
çocuklar maske takarken çok zorlandıklarını haklı olarak sıkıldıklarından bahsetmiştim önceden.onlar için devamlı düşündüm.acaba maske yapan bir firmayla konuşsam çizgi film kahramanlarının olduğu maskeler yapabilirler mi diye .ama kullanılan boyalar zarar verebilirdi onlara.bende o zaman maskelerin üzerine sticker yapıştırabilirler diye düşünüp bir sürü çeşitli onların sevebileceklerinden alıp yolladım.umarım beğenirler...
ve o büyük yardım olayı...bu konu bambaşka uzun bir yazı konusu...o kadar çaba çırpınış her zamanki ülke gerçekleri yüzünden askıya alındı...hemde o kadar saçma bir nedenden ki hala hazmedemiyorum...insanların VİCDANLARI rahat yatağa nasıl yattıklarını anlayamıyorum...ve asla anlamayacağım

12 Eylül 2009 Cumartesi

AŞKA VE TERKE DAİR...


Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz.
Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında...
En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur.
Gözyaşlarınızda, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak...
Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz;
"Ölmek var, dönmek yok"tur.
Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını...
Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya... Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz:
"Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa..."
Başkalarını örnek göstermeye, "Bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız.
Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz. "Eskiden böyle miydi ya.." diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı; açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından...
Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz.
O, sevgisizliğinize yorar bunu... İhanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür.
"Ya sev böyle ya da terket" diye gürler...
Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ışıtan o rüya, bir kabusa dönüşür birden... Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size... Hoyrattır, bakmaz yüzünüze...
Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkum eder.
Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden...
"İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için..." dersiniz, dinletemezsiniz. Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz.
İhanetten kırılmşıtır kaleminiz; severek, terk edersiniz...
"Madem öyle..."nin çağı başlar ondan sonra...
Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde "günah sizden gitmiştir".
Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz.
Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece...
Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni... Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini...
Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...
Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla...
"Bana ne... kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre...
Ama sonra... ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden...
Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi...
Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye...
Dönüp "Seni hala seviyorum" diye bağırmak geçer içinizden...
Dönemezsiniz.
Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız.
Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz...
Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuşkusu...
Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz.
Sürünür gidersiniz.
CAN DÜNDAR


10 Eylül 2009 Perşembe

EY ADSIZ ...HERKES HADDİNİ BİLECEK !

Hayatta her zaman şunu benimsedim...karşımdakinin davranışları veya sözleri bana uyar yada uymaz doğru yada yanlış yaparım veya yapmam ...ama her zaman saygı duyarım...sonuçta hayat onun ...iyi veya kötü sonuçlarına katlanan o
bu bloğu açarken ben kendim için açtım...hiç kimse için değil.içimden gelmeyen yada yaşamadığım hiç bir şeyi yazmadım...hep gerçekler vardı !
yaklaşık 14 gün önce beni izleyenlerin sitelerini gezmek istedim.ve emine nin bloğunu gördüm.o yavrularla yaşadığı bir olayla ilgili bir yazısını okudum.ve hemen yorum yazdım elimden gelen ne varsa yapmaya hazırım dedim...ama gece yatağa yattığım zaman huzursuzdum.bu yeterli gelmedi ve sabah hemen mail attım...ve her şey o maille başladı
o noktadan sonra benim bu konuyu gülen nin dediği gibi didiklemem , emine nin izmir de hastanede gerekli olan kişilerle konuşması ....her şey bir anda çok güzel bir yola girdi...bu yolda destek veren bir çok büyük yüreklerle ...yol arkadaşlarımızla.
bu bloğda asla bana gelen adını yazma cesareti gösterememiş ama yazdıklarıyla bloğ sahibini üzeceğini yada sinirlendireceğini sanan ADSIZ yorumları asla yayınlamayacağım dedim...şimdiye kadar bana hiç böyle bir yorum gelmemişti...dün geceye kadar
öyle bir yorum geldi ki acaba bu kişi TÜRKİYE de mi yaşıyor diye düşündüm !
çünkü bir insan ülke gerçekleri ile ilgili bu kadar uzak olur ...sanki yurt dışında yaşıyor ve her şeyden habersiz ! ve selden 30 vatandaşımızı kaybettiğimiz gün bana bunu yazıyor !
aynen şöyle yorum:
^^anlamıyorum bu hastane çocuk esirgeme kurumu değilki,,,yırtık çoraplar falan..bu çocuklar sahipsiz değilki anne ve babaları var giyim lerini alabilir...oyuncak tamam her çocuk hediyeleri sever....bu şekilde resimlerini netten göstermek duygu sömürüsü inanmıyorum sizlere ^^
aynen kelimesi kelimesine böyle...kendi yazdığı şekilde aktardım.
Ey ADSIZ ! en başta marifet düşüncelerini yazıp altına adını yazmadan kaçıp gitmek değildir .olabilir yazıları beğenmemiş olabilirsin bloğda.
Amaaa hiç bir allahın kuluna o çocuklarla ilgili yada bu kadar kişinin o çocukların yüzünde ufacıkda olsa gülümseme yaratabilmek adına gösterdikleri çabaları ile ilgili tek bir laf ettirmem ! ASLA
senin bu yazdıklarından anlaşılıyor ki sen TÜRKİYE de yaşamıyorsun.yaşasaydın böyle saçma sapan bir yorumda bulunmazdın.ben emineye ve orda çocukların yaşadıklarına inanmasam asla anında karar verip 2 gün sonra atlayıp izmir e gitmezdim.sen hangi devlet hastanesine gittiğinde hele çocuk servisine gittiğinde her şeyin düzgün o çocukların sağlığı için her şeyin düşünülmüş olduğunu gördün ? görmedin.çünkü bu ülke gerçeklerini bilmiyorsun.
bazı hastanelerde tıbbi atık çöplerinin ağzı açık hastaların hele hasta çocukların burnunun dibinde olduğundan haberin var mı ? hayır
izmir de o hastane de yatan çocukların ailelerin maddi durumundan ne şartlarla orda kaldıklarından haberin var mı ? hayır
oturduğun yerden bu şekilde ahkam kesip yorum yazmak kolay ...sen hangi onkoloji kliniğine gidip o ortamı gördün ? görmedin
hayatında bir insanın yüzünü güldürmek için ne yaptın ? HİÇ BİR ŞEY
eğer yapsaydın insani duyguların bu kadar SIFIR olmazdı.orda salihli nin bir köyünden gelen annesi diğer kardeşlerinin yanında köyde olan babası hastane de başında tek bir sandalyenin tepesinde evladı için çırpınan yada ailesinin gidip gelecek parası olmadığı için tek başına odasında bu savaşı veren yavruları bilirdin !
çok uzağa gitmeye gerek yok.dışarı çıktığında hiçmi çorapları eskimiş yada yırtık çocuk görmüyorsun...o zaman bu ülkenin yarısı çocuk esirgeme kurumu ! herkesin maddi durumu süper ...ben ülke gerçeklerini bilmiyorum o zaman !
elbette bu çocuklar sahipsiz değil.ama ceplerindeki 1 milyonu bile hesaplayıp evlatları için çırpınan anne babalar bazen bir noktadan sonra çaresiz kalıyor...neden ? çünkü bu hastalık grip yada boğaz ağrısına benzemiyor...eğer hayatla biraz ilgili olsaydın çok pahalı bir hastalık olduğunu bilirdin !
o çocukları görme isteğine dayanamayarak atlayıp izmir e gittim...o kuzucuklarıma sarılmak onları koklamak dünyalara bedeldi.ve onlarla ilgili koyduğum tek bir resimde bile duygu sömürüsü asla yok...ordaki çocukları , aileleri ve o klinikte harikalar yaratan ekibi üzecek hiç bir şey yazmamaya yada resim koymamaya çok dikkat edip hassas davrandım...ki sağlık açısından daha zor durumda olan çocukların resimleri olmasına rağmen !
ben bu kadar çırpınırken 2 haftadır onlar için bir şey yapmak için ...izmir de emine çırpınırken benim yapmak istediklerimle ilgili gerekli izinleri almak için ....sen hiç bir hakla böyle bir yorum yazamazsın ...eğer sana duygu sömürüsü geliyorsa oturduğun yerden kalmak biraz zor gelecek sana ama izmir e gidemeyeceğin için sen...yaşadığın şehirde onkoloji servisine gidip sadece bir 5 dk dolaş bakalım neler göreceksin ! ve o servisin bahçesini bir 5 dk dolaş bakalım o ailelerin hangi şartlarda oturduğunu kaldığını gör bakalım !
ondan sonra gel benim karşıma yorumda bulun ...
bir kaç gün önce sabaha karşı bana gelen mailde ne kadar büyük yürekli insanlar olduğuna inancım bir kez daha yenilendi .o yavruların en büyük ihtiyaçları için çok büyük bir yardımda bulunacak.sonuçlanmasına az kaldı ...ve yaptığım telefon konuşmalarını hatırlamıyorum bile ...bir an önce sonuçlanması için
ben nelerle uğraşırken hayatta her zaman ADSIZ olarak kalacak birinin bu yazdıklarını asla kabul edemem....
ey ADSIZ ne sana ne bir başkasına bu iş için çırpınan insanlar için tek bir kötü yorum yapmalarına asla izin vermem ....ne senin ne bir başkasının HADDİNE DEĞİL !
SAKIN UNUTMA BUNU BU HAYATTA HERKES KENDİ KİŞİLİĞİNE YAKIŞANI YAPARMIŞ !

9 Eylül 2009 Çarşamba

NE OLUR DUA EDİN !


Hani bahsetmiştim .yavruların çok büyük bir ihtiyacı var ve onun için çok büyük bir çaba içindeyim diye ....
olmasına az kaldı gibi...o kadar çok dua ediyorum ki...bu çaba boşuna gitmesin diye...
kuzucuklarım için çok önemli bu...

allahtan tek isteğim bu şimdi...eğer olursa gene atlayıp izmir e gideceğim bunu onlarla yaşamak için ...ve onlar için aldığım yukardaki süs eşyalarıyla onlarla birlikte oynamak için
ve ilk paket ulaşmış hastaneye :) sabah emine ile konuştum.çok mutluydu.içinden çıkanları hemen dağıtmış...hatta kapının önünde duran parmakları çoraptan çıkmış bir yavruya hemen kutudan çıkan çoraptan vermiş...birde oturdum buna ağladım sevinçten

emine nin vücut artık isyan etti.kaç gecedir nöbetçi.bayramda çalışmayacağı için.sabah dedim ^^sen böyle gidersen bayramda dinlenmek yerine hasta olacaksın^^ umarım kısa zamanda toplar
gelen maillerde adres soran arkadaşlar var onlar için adres :

BEHÇET UZ ÇOCUK HASTALIKLARI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

ONKOLOJİ KLİNİĞİ

ALSANCAK - İZMİR
eğer kafanıza bir şey takılırsa telefon numaram : 0 535 494 63 84

allah tüm hastaların yardımcısı olsun

ne olur dua edin ...

8 Eylül 2009 Salı

BUNDAN DAHA BÜYÜK MUTLULUK NE VAR !


Emine nin yeni yazısında bu resmi görünce gecenin 2 sinde oturdum ağladım...ama bu sefer sevinçten...
onlar için götürdüğüm süs eşyalarının içinde olan şapkayı yavrumun başında ve gözlerindeki ışığı görünce dayanamadım...
daha çok şey yapmam gerektiğini anladım...

bu arada bir önceki yazımda belirttiğim en büyük ihtiyaç konusunda güzel gelişmeler var ...

ve sanırım resimleri ile bu hafta içinde yayınlayabileceğim ne olduğu konusunda

o kadar çok dua ettim ki bunun için ...eğer başarırsam istanbul da bu konuda ihtiyaç duyan çocuklar içinde devam edeceğim ...

7 Eylül 2009 Pazartesi

BÜYÜK YÜREKLERİN İHTİYAÇLARI !

Söze nerden başlasam bilemedim...
Öncelikle hepinize çok teşekkür ederim.O kadar güzel mailler ve yorumlar alıyorum ki beni daha çok yüreklendiren o yavrularıma daha başka neler yapabilirimi düşündüren ...
Genelde kaç tane çocuk olduğu sorusu geliyor.Yaş gurubu 1 ve 14 yaş arasında değişen kız-erkek çocuklar hepsi.Ama bunun kesin bir rakamı yok.Çünkü mesela bir çocuk 1 haftalık tedavi için geliyor bazıları 3 aydır orda...Sürekli değişiyor.
Şöyle düşünün mesela kız çocuğunuz var.Onun nelere ihtiyacı varsa neleri seviyorsa kız çocuğu içinde aynı o şekilde içinizden ne geçiyorsa alabilirsiniz...
bilirsiniz kız çocukları saça düşkündür.Ama malesef bu hastalığın kötü taraflarından biri saçları tamamen dökmesi.
onlar için peruk olabilir.ama temiz olması gerekiyor.tenleri çok hassas.yada bandana olabilir.kızlar bu yaşlarda süse düşkün olurlar hepimiz biliriz
yada erkek çocukları neler severse....
odaları için süslemeye yarayan eşyalar .balonlar duvarlara asılan süsler vb
oyuncak konusu çok hassas.çünkü kanlarında trombosit seviyesi düşük olduğu için sert cisimlerin tenlerine değdiği zaman deri altında kanama yaptığını söyledi doktor.
o yüzden yollayacağınız oyuncaklarda bu konuya dikkat ederseniz çok sevinirim.yani çok sert ve köşeli olmayan oyuncaklar olmalı
kıyafetler...iç çamaşırları ...ayakkabılar...kitaplar ...terlik...
içinizden ne geçiyorsa ne kadar yollayabiliyorsanız olabilir.hepinizin ne kadar hassas olduğunuzu biliyorum.
terlik konusunda şunu düşündüm.acaba otellerde kullanılan terlikten mi olsa topluca bir yerden bulup...çünkü rahat olması açısından çıkarması ve giymesi
ve yavrularımın orda geçirdikleri zor zamanları biraz daha çekilebilinir hale gelmesi için gönüllü takı , resim , dans vb kurslar verebilecek gönüllüler lazım...çünkü canları çok sıkılıyor.tek eğlenceleri televizyon !
ve aklıma ordaki bir kaç tane çocuğun durumunu görünce geldi.genelde maske ile dolaşmak zorundalar.mikrop almamaları için.ama çocuklar sıkılıyor haklı olarak ...
bir anda aklıma geldi.acaba maske yapan bir firmayla görüşsem ve çizgi film kahramanlarının olduğu renkli maskemi yaptırsam...ama sonradan düşündüm o boyaların içinde ne olduğunu bilemiyorum.ve devamlı ağızlarında olacak bir şey için asla risk alamam.
sonra aklıma başka şey geldi.küçük , çizgi film kahramanlarının olduğu stickerlardan alıp maskelerin üzerine yapıştırsam...yada stickerları alıp hastaneye yollayacağım.çocuklar hangisini istiyorlarsa zevklerine göre yapıştırsınlar
ve bayramdan önce yollamak istediğiniz paketleri yollarsanız çok sevinirim.
orda müthiş bir mücadele var.klinik şefi canan hanım ın özellikle belirttiği gibi bu ekip işi...
umarım sizlerinde desteği ile onların yüzünde birazcık gülümseme yaratabileceğiz.
kusura bakmayın cümleler düzgün olmadı.sabah 7 ve uyumadan bir an önce istanbul a gidip onlara neler lazım onlarla ilgili bazı şeyler yapmam gerek
şimdi burdan detay veremiyorum. onlar için çok ama çok önemli bir ihtiyaç var.bu hepimizi biraz aşan bir ihtiyaç...
ama dün sabaha karşı 4 te bir mail geldi çok büyük bir yürekten...öğlen telefonla konuştuk...kendisinden rica ettim o yavrular için bu en önemli ihtiyaçtan...bunu olmuş bilin dedi...size sevincimi attığım çığlığı anlatamam.3 gündür devamlı kafamda bunu nasıl halledicem diye düşünüyordum...bu büyük yüreğe ne kadar teşekkür etsem azdır
bu hafta netleşecek .ve o zaman bunu sizinle hemen paylaşacağım
hepinize yürekten teşekkür ...
izmir i düzene koyduktan sonra istanbul için ne yapabilirim onunla ilgileneceğim
şimdi istanbul a dönüp ibrahim e söz verdiğim arabayı alıp hemen yollamam gerek...
daha yapacak çok iş var yavrularımız için...
eğer kafanıza bir şey takılırsa sormak için telefon numaram: 0 535 494 63 84

5 Eylül 2009 Cumartesi

EVİME DÖNMEK İSTİYORUM :(

Söze nerden başlayacağımı bilmiyorum.Dünden beri odamdam çıkmadım.Hastaneden geldiğimden beri çektiğim resimlere defalarca baktım.Allaha hiç isyan etmedim.Ama her davranışlarıyla ne kadar büyük bir yüreğe sahip olduklarını gösteren bu yavrularımı görünce , her odaya girdiğimde gözlerindeki acıyı gördükçe NEDEN ? BUNU HAK EDECEK NE YAPTI BU YAVRULAR ? dedim içim acıyarak...
Hastaneye giderken kendi kendime elçin asla ağlamayacaksın diye söyledim durdum içimden.Emine ile buluştuk.O kadar zarif o kadar hassas bir melek gibi.Nöbetten çıkmasına rağmen hiç uyumadan buluşup beni hastaneye götürdü.Sabırsızlığımı görünce hadi hemen gidelim dedi.Hastaneye girdim.Asansöre bindim ve sanki bana saatler geçiyor gibi geldi.Onkoloji katına çıktık ve kapı açıldı.İlk gördüğüm koridorda çok minik bir yavrunun bana el sallaması oldu.Başka yere bakamadım...Sadece ona takıldı gözler.
Aşağıdaki yavrunun annesi yabancı.Biz odaya girdiğimizde annesi aşağı kadar inmişti.ve bölümdeki en sessiz en mahsun çocuktu.Hiç konuşmadı sadece milyonlarca şey anlatan o mahsun gözlerle bana baktı...
Koridorda karşılaştığım bana el sallayan minik yavrum...

Benim güzel kızım Merve...Yaşadıklarına rağmen o kadar güleryüzlü o kadar tatlı bir çocuk ki kendi yaşadığım sıkıntıları dert etmeme utandım..Her şeye rağmen yüzünden gülmesi eksik değildi.Ki odaya girdiğimde halsiz bir şekilde yatmasına rağmen...
Bu yavrumla servisten çıkarken asansör kapısında karşılaştık.o durumda olmasına rağmen bir çocuğun yapacağı her şeyi yapmaya çalışmasına rağmen hastalığından kaynaklı halsizlik arasında gidip geliyordu ....savaşıyordu...Annesi ilik nakli olabilmesi için hamile.


Odaya girdiğimde yatağının bir köşesine oturmuş o güzel boncuk gibi gözlerini aşağı devirmişti.Emine sordu neden moralin bozuk diye .Meğerse oynadığı ses çıkaran silah bozulmuş.Ona morali çok bozuktu.Nerdeyse ağlayacaktı.Dedimki sen yeterki gül söz sana hemen istediğin oyuncakları yollayacağım.Ve senin gibi yakışıklı bir erkekle resim çektirmek isterim izin verirmisin dedim.O morali bozuk olan yavru bir anda canlandı.gözlerindeki ışık görülmeye değerdi.bana sıkı sıkı sarıldı...diğerlerinde olduğu gibi hiç birinden ayrılmak istemedim sarılırken...


Her odaya girdiğimde tüm çocuklarıma sordum.Ne istiyorsunuz? Canınızın çektiği bir şey var mı ? İçinizden ne geliyorsa söyleyin ?
Hepsinin bana ortak cevabı beni daha çok kahretti ...Tek bir istekleri vardı
EVİME DÖNMEK İSTİYORUM...
elimden hiç bir şey gelmedi...
o kadar gururlu o kadar dik duruyorlarki BAZI BÜYÜKLERİN alması gereken ders çok fazla.
bir odaya girdiğimde her yeri artık vücudunun bu savaş sırasında ne kadar hırpalandığını gösteren dünyalar yakışıklısı ibrahim....sesi çıkmıyordu...bana bakamadı bile halsizlikten.yanında babası vardı.Salihli nin bir köyünde yaşıyorlarmış.annesi köyde babası yanındaymış...sordum ama kafam o kadar bulanıktıki gördüklerim karşısında ismailcim istediğin bir şey var mı ?
o sessiz çocuk bir anda başını çok yavaş çevirip adım ibrahim. ismail değil dedi ...
çok özür dilerim ibrahimcim.işte yaşlılık görüyorsun bu yaşa gelince biz bayanlar böyle oluyoruz.Birde senin gibi bir yakışıklıyı görünce kafam karıştı ondan dedim gülümseyerek...
o anda dudaklarında hafif bir gülümseme yayıldı...işte o dünyalara bedel oldu bana ...
Benden tek isteği bir jeep araba oldu...sadece 1 tane araba...
bu beni daha çok üzdü.yeterki o iyi olsun ona istediği kadar arabayı almaya razıyım
biliyorum hepiniz bekliyorsunuz neler lazım diye...bugün bazı şeylerin netleşmesi gerekiyor hastane ile ilgili...sonra hemen yarın yazacağım
Ama lütfen dua edin...onları gördükten sonra buna daha çok inandım.
ALLAH YARDIMCILARI OLSUN





2 Eylül 2009 Çarşamba

150 KİŞİDEN SADECE 3 KİŞİ Mİ !!!!!!!


Bir önceki yazıma hemen duyarlılık gösteren Annelerle hayata dair-Sevgili Alev ve İremle hayat-Sevgili Seher e çok teşekkür ediyorum...
Hatta Seher hemen bu konuda çalışmalara başladı.Bulunduğu ilde elinden ne gelirse o küçük yüreklerde umut olmaya hazır...
Aşağıdaki yazımı o gün yaklaşık 150 kişi okumuş.Ve hemen ellerinden geleni yapmaya başlayan kişi sayısı 3 !!!
Yada sadece mesajlarda yaptığımız çalışmaların başarılı olmasını dilemek yada umarım destek görür demek ne demek !!! Sadece uzaktan izlemek mi vicdanları rahat ettiriyor ...
Buna inanmak istemiyorum.Bu kadar duyarsızlaşmış olamayız...Telefonda Emine ile konuşurken bana anlattığı bir olayı duyunca neden bunu hemen yapmam gerektiğini bir kez daha içim acıyarak anladım.Belkide bizim için hiç bir önemi olmayan ama o hastane şartlarında ameliyat eldiveni ile yapılan çocuklar için dünyalara bedel olan 1 tane balon için 2 yavrunun kıskançlıklarını , birinin balonu aldığında diğerinin hüzünlü gözlerle ona bakıp kıskandığını anlattığında içim parçalandı...

Bugün İzmir e gidiyorum...Daha fazla dayanamadım.Onların yanında olmak istedim.Yanımda onların biraz yüzlerini güldürecek yüreğimden kopan şeylerle gidiyorum

Hadi...kaybedecek neyiniz var ? bir kitap bir oyuncak alıp o minik bebeklerin yüzlerindeki gülümsemeyi gördüğünüzde yaşayacağınız mutluluktan daha büyük ne var ?