30 Ekim 2009 Cuma

BESLEDİĞİNİZ ...

Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri hayat, aşk ve evlilik üzerine konuşurken şunları söylüyor

" İçimizde iki kurt var ve bunların arasında da korkunç bir savaş

Kurtlardan biri korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibiri, kendine acımayı,
küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, üstünlük taslamayı ve benciliği temsil ediyor.

Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu, paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçak gönüllülüğü,
nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor."

Gençlerden biri " hangi kurt kazanacak ? " diye soruyor.

Yaşlı adam kısaca cevap veriyor: " BESLEDİĞİNİZ "

YENİ BAŞLANGIÇ...

Yeni bir başlangıç...Çok yakında :)

29 Ekim 2009 Perşembe

SÖZÜN BİTTİĞİ NOKTA...

Annem bir süredir hasta, kendi özel işlerini dahi yapamıyor. Babamsa henüz genç bir erkek sayılır -annem de 52 yaşında-. Buna rağmen annemi hiç yalnız bırakmıyor, banyosunu yaptırıyor, yemek pişirip yediriyor. Saçlarını tarayıp, manikürünü yapıyor. Benim yardımımı istemiyor. Aşırı düşkünlüğü ve ilgisinden gözlerim yaşlar içerisinde ve "Ben de böyle bir sevgi istiyorum." diyorum. Babamsa sadece şunu söylüyor:
"Annenle evlendiğimizde bir leydi kadar asil, yüzüne bakmaya kıyamacağın kadar güzel ve bir o kadar da bana aşık bir kadındı o. Şimdi hasta ve bana ihtiyacı varken çeker gidersem, insanlığımı sorgularım."
Sözün bittiği nokta budur.
***İTİRAF.COM DAN

27 Ekim 2009 Salı

BOŞ DÜNYA...

Babam vefat ettiğinde liseye yeni başlıyordum. Tam onsekiz ay hasta yattı. Ölmeden bir gün önce başucuna oturdum. Ellerini tutarak sordum, "Baba hayatında geriye dönüp baktığın zaman en çok neyi hatırlıyorsun?" Yerinden zorlukla başını çevirip gülümseyerek şöyle dedi: "Sadece çocuklarımın ve annenizin gülen yüzü..."
O laflar mıh gibi çakıldı aklıma. "Neden bana sadece yaşıyor ve çalışıp hırs yapmıyorsun?" diye soranlara acı acı gülerken aklıma sadece o laf geliyor.
Dünyada mutlu olmaktan başka neyin önemi olabilir ki?

***itiraf.com dan

26 Ekim 2009 Pazartesi

ANATOMİ :)


Yemeği ağzınızdan midenize taşımanız 7 saniyeyi alır.

Bir saç teli 3 kg(6.6 lb) kaldirabilir.

Ortalama erkek organı baş parmağın 2 katı uzunluğundadır..

İnsanın kalça kemikleri betondan daha güçludür (sağlamdır).

Kadınların kalbi erkeklerden daha hızlı atar.

Her bir ayağınızda 1 trilyon bakteri bulunmaktadır.

Kadınlar erkeklere nazaran iki kat fazla göz kırparlar.

Ortalama insanin derisi beyninden iki kat daha ağırdır.

Vücudunuz ayaktayken denge sağlamak için 300 kas kullanır.

Tükürünüğünüzün çözmedigi bir şeyin tadını alamazsınız.


Bayanlar bunu okumayi bitirmistir.

Erkekler ise hala basparmaklarını kontrol etmekle meşguller :))

22 Ekim 2009 Perşembe

DR ZAMANI :(


Gene doktor zamanı...gene aynı endişeler...gene aynı acılar...beklemeler...

sonuca göre ne yapılacağına karar verilmesi...

Her doktor zaman aklıma mart ayı geliyor.o soğuk yağmurlu günde doktoru yanına gitmem...o oturduğum yer...ve doktor un odasından ağlayarak çıkıp hayatımda ilk kez yağmur altında sokaklarda ağlamam.

İçim her seferinde buruk...çok acıyor canım...fiziken geçiyorda acılar o ruhsal acılar ne olacak peki ! zaman en iyi ilaç olamıyor bazen.tam tersine yaşadıkların yaşatılanlar daha çok içine oturuyor.orda sıranı beklerken oturmuş ve dr un odasından çıkıp eve gidene kadar olan yaşadıklarını söylenenleri unutamıyorsun.o arada geçenleri elimde olsa beynimden silmek istiyorum.

fiziksel acılarım çabuk geçiyor.ama elçin merak etme sonuç iyi çıkacak diye sana moral verenin aslında moralini en dibe vuracak , bencilce vurdumduymaz dengesiz davranışlarla canını acıtan kişinin yarattığı , yıkıp geçtiği acıları geçmiyor...ya onlar nasıl geçer ki? varmı bunun yolu

aradan 4 ay geçti...rahatça gününü gün ederken , hayatı başkalarına ilişik yaşamayı kendince ADAMLIKTAN sayarken ...vicdanlar rahat nasıl insan yaşayabiliyor ? demekki yaşıyormuş
bu hayatta herkes kendi kişiliğine yakışanı yapmaya devam ediyormuş !
bu doktor zamanlarından nefret ediyorum...ruhum çok acıyor

21 Ekim 2009 Çarşamba

İTİRAF...

****Hangi masalı anlatmamı istediğini sordum, "Anneleyin çocuklayına günde bissürü yetmişyüzbeş tane donduyyma aldıklayı masalı" dedi. Aldım ben mesajı yavrum, aldım...

****Bir dergide çocukların travestileri ve hem kadın hem erkek görüntüsü içeren kişileri görünce durumu algılamakta güçlük çektiklerinden depresyona girdiklerini okuyunca bunu kocama anlatmıştım. Geçen gün televizyonda o tarz biri çıkınca kaş göz yapıp televizyonu kapat demeye çalışıyorum fakat anlamıyor. "Depresyon yahu, depresyon!" diye fısıldıyorum, anlamayıp "Ne depresyonu ya?" diyor. Oğlan ekliyor; "Benim Tuğçe'yle Engincan'ı yan yana göyünce giyydiyim şey babaaa."

****Kayınca kayayınca" ne saçma bir deyimmiş. Kayınca zaten kaya (siyah) olurmuş. Kocaman adam olmuş, öğretmeni de hiçbir şey bilmiyormuş. O yuvaya gitmesine hiç geyek yokmuş...

****Saati yeni öğrenen 4 yaşındaki yeğenime "Saat kaç?" demek gafletinde bulunduğumu aldığım cevaptan sonra anladım: "Nereden bileyim, sürekli değişiyor. Üç, dört, beş..."

****Bu yıl birinci sınıfları okutuyorum. Konumuz L harfi ile başlayan kelimeler veya içinde L harfi geçen kelimeler bulmak. Öğrencilerden sırayla, çok güzel örnekler geldikçe mutlu oluyorum. Sıra Güven’e geliyor. Güven: "Arı" diyor. "Oğlum arının neresinde L harfi var? İspatla öpeceğim." dedim. "Bal yapar ya!" dedi. Ne yapayım, öptüm minik dahimi.

****Kabus gören kızım korkup uyumak için yanımıza geliyor. Bir sağına bir soluna dönüyor. Ofluyor pufluyor. "Ne oldu?" diyorum "Uyuyamıyorum" diyor. "Neden?" dediğimde dumurluk cevap geliyor; "Anne yirmi aslan aynı anda kükremeye başlasa hiçbiri babam kadar ses çıkaramaz. Sen nasıl uyuyorsun bu gürültüde? diyerek söylene söylene yatağına yol alıyor. Hiçbir şeyden olmasa bile yatağından belli oluyor aslan(!) kocam.

****Canım oğlum büyüyünce bana "kocuman büyük bi çukolta ve parpim" alacakmış. Çocuk iki yaşında, annesinin nelerden hoşlandığını biliyor, magmalara gelesice canım kocam da yaşgünümde bana sürahi hediye ediyor! Üstelik bu sürahiyi almak için alışveriş merkezini çok gezmiş.
****İtiraf.com dan

19 Ekim 2009 Pazartesi

EMİN ADIMLAR !!!!!!


32 yaşında kooossskocaman ( bu arada abartı değil gerçekten komacan.görenler biliyor :) ) bir kadın huyunu bildiği halde ....bağışıklık sisteminin çok zayıf olduğunu bildiği halde.....kaç gündür evden çıkmamasına rağmen....gene doktor ve test zamanı geldiği için asla hastalanmaması gerektiğini bildiği halde...duş bile aldıktan sonra bu hafta evden çıkmamasına rağmen...bu kadar meyve canavarı olup ülkenin meyve stoklarını bitirmek konusunda azimli çalışmaları olduğu halde...nasıllll oluyorda bu kadar dikkate rağmen grip olma yolunda kararlı ve emin adımlarla ilerlemeyi nasıl becermiştir ?????
A)
B)
C)
D)
Biri bana açıklasın yoksa kafayı yemem yakın bu sinirle...

16 Ekim 2009 Cuma

ANKARA ONKOLOJİ HASTANESİ VE ALPAY...


****Hani Alpay dan bahsetmiştim bu yazımda...Benden sadece uzaktan kumandalı araba isteyen kuzucuk.Ankara dan dönmeden önce hediyesini bir an önce ona ulaştırmak istedim.Evi aradım ve telefona annesi çıktı.Kendimi tanıttım ve ablası Leyla gibi aynı tepkiyi verdi annesi.^^Günlerdir sizi anlatıyor bize.İstanbul dan bir abla araba getirecek diyor ^^
Evlerine gittiğim zaman beni karşılamak için sokağın başına çıktılar.3 çocuk.Alpay , ablası ve aynı yaşlardaki erkek kardeşi...
Bahçe içinde tuğlalarla her an yıkılmaya hazır bir ev.Gördüklerim beni çok üzdü.Duyduklarım daha da içimi parçaladı...Annesi 4 çocuğu için kendini parçalıyor.Ama maddi olanaksızlıklar bellerini bükmüş.Büyük abi asker ama sarılık kapmış ve tedavi görüyor.10 yaşındaki erkek kardeş geçen hafta bisikletle giderken üzerine gelen arabadan kaçmak isterken düştü ve yüzünü çok kötü yaraladı.1 gece hastane de kaldı.durumu iyi ama yüzündeki yaraların iyileşmesi zaman alacak.Abla Leyla...dünyalar güzeli ,nazik ,zarif ve gururlu...birisini sevmiş ve sözlenmiş.Yaşı daha 21.
Dedimki daha erken değil mi leylacım...ama çok sevdim elçin abla dedi.Bir şey diyemedim.Zaten desem bile ne değişecekki .Hepimiz o yaşlarda aşkın ,sevginin ,ilişkilerin nasıl gözü kapalı yaşandığını biliyoruz...Ne zaman evlenmeyi düşünüyorsun dedim çeyizimi eğer tamamlarsam dedi başını mahçup bir ifade ile öne eğerken.Zaten bir çok şeyi anlatıyordu bu bakış...Çeyizinde hiç bir şey yok Leyla nın.Önceden çalışıyormuş ama Alpay rahatsızlanınca hastaneye götürüp getirebilmek için işten çıkmış.Dedimki Leylacım Alpayda gördün elimden geldiğince her şeyi yapmaya hazırım .sözüm söz sen burdan daha pahalı alırsın bir çok şeyin merkezi İstanbul.ben sana ordan alıp yollarım yavaş yavaş.Senin yeteki o güzel yüzün gülsün.Bak ne güzel alpay a çok güzel bir moral veriyorsun.Her şey zamanla yola girecek dedim...
Leyla nın bana bakışını asla unutamam.Mahçup , mutlu ,gururlu, maddi olanaksızlıkların içinde tüm acı duyguların saniyelere sığması yüz ifadesinde...O evin bahçesinden girdiğim andan çıkana kadar içimden yüzlerce kez söylediğim şey beynimde gene yankılandı.Nedennn onlar...
Babaları inşaatlarda çalışıyor...
Ve Alpay ...3 sene önce rahatsızlanıyor.Baş ağrısı şikayetiyle.Devlet hastanesine gidiyorlar.İlaç verip yolluyorlar.tekrar rahatsızlanıyor gene ufak bir tahlil yollanıyor eve. Ve tam 3 ay sürüyor bu gidip gelmeler.En sonunda özel bir hastaneye götürüyorlar.Ve acı sonuç .Beyinde kitle var.
2 kere beyin ameliyatı ,kemoterapi,radyoretapi süreci...Ve bunların hepsiyle daha 9 yaşında tanışıyor.
Arabasını gördüğü zaman gözlerindeki ışık görülmeye değerdi.İlk maskesini çıkardı.sonra şapkasını .ve o kutuyu heyecanla açması sevinçten yerinde duramaması...Dünyalara bedel oldu benim için.Alpay a hastane ziyaretim sırasında verdiği şekeri hala sakladığımı söyledim ve gösterdim cebimden çıkarıp.İlk inanamadı sonra yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı
Ve o koşullarda ikram edilen çay şimdiye kadar içtiğim en güzel çaylardan biriydi...
Aklım,yüreğim Alpay ve Leyla da kaldı...
****Hastane için bir çok mail ve telefon alıyorum.Öncelikle çok teşekkür ederim.Gönlünüzden ne koparsa yollayabilirsiniz.Kullanılmış ama temiz durumda olan giysi ,mont ,kazak,kışlık ayakkabı,terlik.Ama terliğin mutlaka plastik ve önü açık olması gerekiyor.Çünkü belli aralıklarla bu terlikler çamaşır suyuna sokulup bekletiliyor.Her yaş gurubundan olabilir yollayacaklarınız.Kadın-erkek-çocuk...Sizden ricam şu lütfen yollayacağınız paketlerin içine mutlaka ama mutlaka^^ bloğ aracılığı ile yolluyorum.Kemik iliği nakil ünitesinden sorumlu hemşire Şerife hanım ve Hematoloji servisi sorumlu hemşire Gamze hanım ın bölümlerinde kullanılmak üzere diye yazarsanız çok sevinirim.Bazı örnekler anlattılar inanamadım.Biri kitap yollamış hastalar okusun diye.İçinden yemek ansiklopedisi çıkmış !! Hasta yakını evden kendi çamaşırlarını getirip hastaların kullandığı makinada nasılsa para vermediği deterjan ve elektrik sorunu olmadığı için yıkamaya kalkmış...Bu nasıl vicdan anlayamadım.
Ve geçen hafta bağışçı Taner Bey kendisinden rica ettiğim 1 adet çamaşır makinası ile 1 adet çamaşır kurutma makinası yolladı hastaneye.Bir kez daha yürekten teşekkür ederim kendisine
***Hastanenin adresi
T.C. Sağlık Bakanlığı Dr. Abdurrahman Yurtarslan
Ankara Onkoloji Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Sosyal Hizmetler Birimi
Mehmet Akif Ersoy Mahallesi 13. Cadde No : 56 06200 Demetevler ANKARA

TEL : 0 312 336 09 09


Sosyal hizmetler bölümünden Aytaç hanım veya Saadet hanım size yardımcı olacaktır

15 Ekim 2009 Perşembe

KAYINVALİDE VE DAMAT BULUŞMASI :)
















Yaklaşık 1.5 yıldır önce yorumlarla başlayan sonra maillerle devam eden ve en sonunda Ankara da bir araya gelerek sevgili damadımla tanışmış oldum :)
İlk bloğ açtığım zamanlarda tesadüfen Sermin nin bloğunu keşfettim ve o dünyalar yakışıklısı oğlu çınarıma aşık oldum :) onun her yeni bir şey öğrendiğinde , hastalandığında , yürüdüğünde,emeklediğinde,ogüzel resimlerini gördüğümde sevindim,ağladım,üzüldüm,yaşasın çınarım başarmış dedim...
her ne kadar sağlık sorunlarım buna izin verir mi bilinmez ama Çınar ı bir kız çocuk doğurup almaya kararlıyım tammm 1.5 yıldır.Peşini asla bırakmadım kuzucuğumun.Ankara da ilk bloğ buluşmasını sevgili sermin ile yaptım.ilk karşılaşma anında tahmin ettiğim gibi sanki yıllardır arkadaşız ama 1 senelik bir ara vermişiz ve gene bir araya gelmişiz gibi sıcak ve içtenlikle oldu.
Sonrası Çınar ın koşturması,oynaması,yemeğini yememesi,oyun parkında oynaması,orda gördüğü su birikintisi ile ilgili hain planları :) ,uykusunu başına vurması ile fotoğraf makinasını nereye atacağını şaşırması,bol sohbetli,güzel yemekli , bolll anniiii li :)ve annesinin ne yediğini anlamaması ile son buldu :)
Bir kez daha burdan teşekkür ediyorum sermincim her şey için...içtenliğin , sıcaklığın ,güleryüzün ve çınarımla buluşmamıza sebep olduğun için :)
Ama hala karalıyım Çınarım benim kimselere vermem :) benim bi koşu gidip kız doğurmam gerek

13 Ekim 2009 Salı

SAVAŞTAN ÇIKTIM ...

Sonunda İstanbul a evime döndüm.Kendimi savaştan çıkmış gibi hissediyorum.Bu 15 gün benim için resmen savaştan farksızdı.Hepsini toparlayıp anlatmaya gücüm yok...şimdilik
Ama genel anlamda özeti daha yola çıkmadan öğrenilen bir kalp krizi ardından bir ayak kırılması(kardeşim) ardından bir hastalık(annem) ardınan bir haftalık hastane macerası ardından kanser hastası kuzucuklar için uğraşı 2 kere oraya gitmek ardından 2 blogcu buluşması ardından alpay a söz verilen hediyenin ona kavuşturulması ardından kendi hastalığım ardından tam yola çıkacakken gene bir hastalık ...ve İstanbul a ulaştıktan eve girdikten 2 saat sonra az kalsın eve su basacak olması
sadece uyumak istiyorum...yorgunum...
ve neden Ankaraya gitmemem gerektiğini bir kez daha anlamış oldum.kalp kırıcı davranışlarla ...

8 Ekim 2009 Perşembe

İSTANBUL DAN BİR ABLA ...

Dün hastaneye gittim.hani bahsetmiştim hastane ziyareti sırasında alpay ile olan konuşmamı...benden siyah uzaktan kumandalı bir araba istemişti.
arabasını istediği gibi aldım ve ona vermek için hastaneye gittim annemle birlikte.ama taburcu olduğunu öğrendim.sorumlu hemşire Gamza hanım istersem öğretmenine verebileceğimi 10 gün sonra kontrole geleceğini söyledi.ama ben o kadar sabredemezdim.biliyordum ki alpay bu arabayı sabırsızlıkla bekliyor...
kuzucuğumun ev adresini ve telefonunu istedim.hafta sonu kendim vermek istedim.gözlerindeki mutluluğu görmek için.
biraz önce telefon açtım.ablası ile konuştum.kendimi tanıttım.ve hemen beni tanıdı.
^^evet alpay sizden bahsetti.herkese istanbul dan bir abla geldi ve bana araba alacak söz verdi dedi.^^
bir kaç saniye durdum.hem boğazım düğümlendi em çok sevindim.yavrum benden sonra herkese benden bahsetmiş araba alacak bana o abla diye...
içimden işte elçin bu mutluluk her şeye bedel dedim...
alpay ın kardeşi bisikletten düşmüş ve yüzünden yaralanmış.geceyi hastanede geçirmişler ve alpay kardeşine çok üzülüp ağlamış..çok üzüldüm hem kardeşine hemde asla üzülmemesi ağlamaması gereken alpayıma...
alpayla konuşmak istedim ve büyük bir heyecanla benimle konuştu
***alpaycım merhaba ablacım.nasılsın ?
***iyiyim.sennasılsın ?
***iyiyim canım.beni hatırladın mı ?hani geçen gün ziyarete geldiğimde seninle tanışmıştık.adım elçindi
***evet .tabi hatırladım.bana araba alacaktın hani
***:) evet alpaycım.arabanı istediğin gibi aldım sana haber vermek istedim.sana demiştim sözüm söz mutlaka sana o istediğin arabayı alıp vereceğim diye.hafta sonu evine gelip vereceğim tamam mı kuzucum?
***çok teşekkür ederim :)
***rica ederim.benden başka bir şey istermisin gelirken getireyim?
***hayır teşekkür ederim
***tamam alpaycım.hafta sonu sana gelicem .öpüyorum seni
***tamam...seni bekliyorum ben
alpaycım beni bekliyor hafta sonu :) o kadar tatlı söylediki bunu.yanımda olsa içime sokasım geldi.
telefondaki heyecanı mutluluğu dünyalara bedeldi...
hafta sonu dünya yakışıklısı dünya tatlısı bir erkekle buluşmam var :)

5 Ekim 2009 Pazartesi

HADİ...

Gösterdiğiniz ilgi için ne kadar teşekkür etsem azdır.Beni yanıltmadınız bir kez daha...
Demetevler deki Ankara Onkoloji Hastanesini gezerken ihtiyaçlar konusunda hematoloji klinik sorumlusu hemşire Gamze Hanım ve kemik iliği bölümü sorumlu hemşiresi Şerife Hanım her şeyi hastaneden beklemeden kendi üstün çabaları ile Türkiye de hastanelerde uygulanmayan bir olaya önayak olmuşlar.Kanser diğer hastalıklara benzemiyorUzun bir mücadele ...

Ve bu mücadelede aileler ve hastalar için bir çok konuda sıkıntılar doğabiliyor.Bölüm sorumlusu hemşirelerin çabaları ile 2 tane otomatik çamaşır makinası bağışlanmış.Çünkü haftalarca bazen aylarca hastanede kalabiliyor aileler ve hastalar.Bu onlar için çok önemli ...

İhtiyaçların başında gelen 2 tane çamaşır kurutma makinası idi...Hastaneden çıkarçıkmaz beni kırmayacağını bildiğim , izmir olayında tanıştığım , o hastanenin en büyük ihtiyacı konusunda 2. kere tekrar etmeme kalmadan bana anında güzel gelişmelerle dönen , yüreği büyük , çocuklar konusunda hassasiyetini sesinde her seferinde hissettiğim yardımsever Taner Bey i aradım....
Ve beni bir kez daha yanıltmadı.Bu istekleri olmuş bilin dedi ...Burdan ne kadar teşekkür etsem azdır ona.Ve bunu Gamze hanım ı arayıp söylediğimde onun mutluluğu duyulmaya değerdi...

Ayrıca Taner Bey 1 adet notebook ve biraz çamaşır makinası için deterjanda yollayacak.

O hastanede o kadar büyük yürekler varki...Mesela güvenlik görevlisi bir bayan çevresinden topladığı ve kendisininde bir miktar üzerine koyduğu para ile çocuklar için notebook almış...bu beni çok duygulandırdı...

İhtiyaçlar konusuna gelince ...Orda yatan sadece çocuklar değil.her yaştan kadın ve erkek yatan hastalar var .Bazılarının yanında kalan yakınları bile yok...bu nedenle bu sefer oyuncaktan ziyade kış geldiği için daha çok giysi tarzında ihtiyaçlar yoğunlukta .
****Otomatik çamaşır makinası deterjanı ( marka önemli değil)
****Fotoselli musluk 8 adet
****Tek kişilik silinebilir ve yatak olabilen 8 adet koltuk
****Pres ütü küçük boy ( çünkü giysilerin yüksek basınç ile mikroplardan arınması gerekiyor)
****Terlik ( her yaş gurubu için çocuk ve yetişkin)
****Havlu
****İç çamaşırı ( çocuk ve yetişkin)
****Mont ve kazak ( kış geldiği için en büyük ihtiyaçlardan
****Pijama(çocuk ve yetişkin )
****çorap ve giysi ( çocuk ve yetişkin )
Hastanede çocuklar için okulda var.Ve sanki bir özel anaokulu gibi hissettiğim her bir köşesi için büyük emek verilen bir oyun odası var.

çocukların orda zaman geçirmesini ve hastalıklarını bir süre için bile olsa kafalarına takmamalarını sağlamak için her türlü çabayı gösteriyorlar .
İhtiyaçları
****seramik hamuru
****eva sünger kağıt
****keçe
****takı malzemeleri
****100 parçayı geçmeyecek puzzle ( öğretmen özellikle 100 parçayı geçmemesini rica etti.çünkü haklı olarak hastalıktan dolayı çok sabırları olmuyor)
****tabu gibi değişik oyunlar
kısaca onların kafalarını meşgul edecek hobi ve oyun amaçlı her şey ...

ve hastalar için en büyük eğlencelerden biri bilgisayar.bağışlarla gelmiş.ama yeterli değil.özellikle kemik iliği nakli yapılan hastalar tek başlarına yaklaşık 1 ay boyunca bir odada her şeyden izole bir şekilde yatıyorlar.bu durumda tek kafalarını dağıtacak olan şey bilgisayar.küçük boy notebook ihtiyaçların başında...
sizlerden tek bir ricam var .lütfen yardım yollayan arkadaşlar bana mail atarsa çok sevinirim.bende neler gittiğini öğrenmiş olur ve geriye eksik ne kaldığını anlamış olurum.
ADRES :
Dr. Abdurahman Yurtarslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Sosyal Hizmetler Birimi
Demetevler - ANKARA
Tel :0 312 336 09 09
Dün aldığım bir telefonla iyiki bu işe başladım sözünü bir kez daha bana dedirten Bursa dan Nihal Hanım a çok teşekkürler .Beni hiç tanımıyor.Eşi Hakkari de görevli bir asker ve elinden ne gelirse yapmaya hazır olduğunu söylerken ağlaması beni çok duygulandırdı...
Biliyorum...bu seferde hep beraber gene başaracağız

1 Ekim 2009 Perşembe

BİR KEZ DAHA VARMISINIZ MUCİZE YARATMAYA !


İzmir de o yavruların yüzlerinde 5 dk bile olsa tebessüm yaratma çabası içindeyken sevgili bazen ben-yasemin ile mailleştik.birbirimizi önceden de takip ediyorduk ama bu çok hassas konu için mailleşirken yasemin e İzmir deki hastane için çok önemli bir yardım yapılması için yüreği büyük bir yardımsever ile uğraştığımızı ama olayların çok bambaşka noktalara geldiğini.önemli olanın o çocuklar değil bazı kişilerin sadece menfaatlerini ön plana aldığından bahsetmiştim.ve kendisi bana inanılmaz bir şey söyledi.o an sevinçten havalara uçtum.Sen üzülme elinden geleni yaptın peki Ankara da Ankara Onkoloji Hastanesi'inde yatan yavrular için bu yardım yapılamaz mı diye sordu.bende 1 hafta içinde Ankaradayım dedim o zaman :)

Yasemin e burdan bir kez daha çok teşekkür ediyorum.Hastane de gösterilen ilgi ve o bölümün nasıl daha iyiyiye götürebiliriz için verilen emek beni çok mutlu etti.Malesef İzmir ve burası arasında siyah ve beyaz kadar fark var arada ...

Hastane baş hekimi Mahmut Koç a İzmir ile ilgili sizlerle birlikte yaptıklarımızı anlatmaya başladım.Ve aradan bir kaç dakika geçmeden ^^bizim servisimizi gezmek istermisiniz ?^^diye sordu.Gözlerinde servisle ilgili haklı bir gururla...

Baş hemşire yardımcısı ile servisleri gezdik.Kendimi başka bir yerde sandım açıkçası.Dürüst olmam gerekirse asla böyle bir yer beklemiyordum.Baş hekim yardımcısı Gültekin Bey, Hematoloji uzmanı,Hematoloji klinik şefi ve kemik iliği nakli direktörü Doç.Dr. Fevzi Altuntaş,Hematoloji klinik sorumlu hemşiresi Gamze hanım,kemik iliği bölüm sorumlusu hemşire Şerife hanım,çocuk gelişimi uzmanı Sabahat hanım...hepsi ilgili oldukları bölümlerle ilgili konuları,eksiklikleri anlatırken bu işin ne kadar gönül ve en önemlisi emek işi olduğunu gösterdiler.
Oyun bölümünü gezerken bir yavru Sabahat hanımla oyun oynuyordu.Ben sohbete başlamadan önce ben not almak için kalem rica ettim öğretmenden.O kalem için kalktığında onunla sohbet etmeye başladım.Aynı İzmir de o kuzucukların yüzündeki gibi gururlu mağrur ifade ...
-merhaba.benim adım elçin.oyunu kim kazanıyor?
ilk cevap vermedi.utangaç bir yüzle iki elini havaya doğru kaldırdı bilmem şeklinde
-adını öğrenebilirmiyim ?
-Alpay
-Alpaycım benden istediğin bir şey var mı ?canının çektiği veya yapmak istediğin ne varsa bana söyleyebilirsin ...
ilk hiç bir şey istemedi.ben ısrar edince beklediğim cevabı verdi
-araba
ama bunu söylerken o kadar asil bir şekilde söyledi ki ona o an dünyadaki tüm arabaları almak istedim...
benden uzaktan kumandalı siyah bir jeep istedi.
-tamam sözüm söz.en kısa zamanda o arabayı sana yollayacağım dedim.adresini öğrenmek istedim ama ezbere bilmiyordu.ve bana evini tarif etmek için verdiği mücadeleyi görmenizi isterdim.
Öğretmenine ne kadar zaman daha burda diye sordum.Arabayı yolladığımda orda olur mu diye düşündüm çünkü.Ve yaklaşık 1 sene daha ordaymış...
biz öğretmenle neler lazım onları konuşmaya devam ettik.ama arada alpay o güzel gözlerini kocaman açarak evini tarif etmeye çabası beni çok duygulandırdı.semtini sokağını biliyor ama kapı numarasını bilmiyor yavrum.dedim ki sen içini rahat tut.en kısa zamanda o araba senin olacak.bana tamam derken bir bakışı vardı...işte o gülümseme için benim tüm çabam... o an alpay ellerini cebine soktu.birden bana bundan yermisin dedi
dönüp eline baktım.ve o an benim için her şey durdu.bir kaç saniye ellerine baktım.cebinden bir kaç tane şeker çıkarmış ve benimle paylaşmak istedi.o an bana çok daha büyük bir hediye verilse bu kadar mutlu olamazdım asla.5 yaşında dünyalar yakışıklısı bir yavrudan bir şeker...
ilk başta tereddüt ettim alıp almamak konusunda.kıyamadım onun şekerlerine .ama bana al der gibi bakan boncuk boncuk gözlerini görünce tamam bir tane alabilirmiyim o zaman dedim.ayrılırken bana bakışını asla unutamam ömrüm boyunca...
eve dönene kadar o şeker elimdeydi.o şekere bakıp düşündüm.neden o yavrular ?
servisleri gezerken tüm yavruların o dik duruşları,her şeye rağmen verdikleri büyük mücadele karşısında yüzlerindeki o gülümsemeyi görünce içimden elçin senin ne haddine ağlamak.onlar bu kadar dik dururken dedim...
HADİ...bir kez daha varmısınız hep birlikte mucize yaratmaya ordaki çocuklarımız için ?

elcinkirman@hotmail.com