29 Eylül 2011 Perşembe

ULU ORTA - ŞEYTAN

Siz ona 'ulu orta' tapıyorken, o sizi 'üstü kapalı' seviyorsa;uğraşmayın üstü kalsın.
                                                           
KÜÇÜK İSKENDER    

                   ***********************************************************

Şeytan ona uymamız için yalvarıyor ; Peki biz, çok iyi insanlar olduğumuz için mi onu kıramıyoruz ?

A.HUXLEY

BEN BENDEN OLGUN İNSAN İSTERİM ...

 
Ben;
Benden olgun insan isterim karşımda!
Benden dürüst,
En ufak dalgada,
Arkasını dönmeyecek kadar olgun.
Arkamı döndüğümde,
Sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir.
Bir o kadar cesaretli olmalı.
Yağmurdan ıslanıp,fırtınadan kaçmamalı.
Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı.
İşine gelince sevip,
Zoru görünce bırakmamalı !

CAN YÜCEL

27 Eylül 2011 Salı

DOKTOR VE KUTLAMA KURABİYELERİ













Bir önceki yazımda yazdığım Esra Hanım bu sabah doçentlik sınavına giriyor .Ve eşi Yüksel Bey tüm detaylarını büyük bir titizlikle  belirlediği sınav kurulunda ikram edilmek üzere kurabiyeler  ve cupcakeler hazırlamamı rica etti .Sınav kurulundaki Prof lar için kendilerine özel kurabiyeler kutulara konuldu .

Esra Hanım ın kendisi gibi hem adaşı hem meslektaşı olan Esra hanım , arkadaşı için beyaz renkte kurabiyeler ve cupcakeler hazırlamamı rica etti .

Kurabiyeler hafif tarçınlı cupcakeler ise hafif nemli kakaolu kuru meyve parçacıklı hazırlandı

Umarım bu sabah verilen tüm emeklerin karşılığının alınacağı güzel haberler alır Esra Hanım

19 Eylül 2011 Pazartesi

12 Eylül 2011 Pazartesi

YİNE TEK ...



***SON ZAMANLARDA BAZI TEK TARAFLI  YAPTIKLARINDAN DOLAYI SEVGİM AZALSA BİLE SANAT YAŞAMINI AYRI TUTUP BU PARÇASINI ÇOK SEVDİM AYLAR ÖNCE DİNLEDİĞİMDE


YİNE TEK ...

Her dem içimiz alışır
Dinmez yaşımız, vurgun bu gönül
Bir küser bir barışır
Sorma nicedir böyle
Avunur kalbim dargın duramaz
Yine de tez barışır.

Anladım bu defa sonu yok
Bitti kapımı kapadı gitti
Bilirim geriye dönmeyecek
Bağrımda kor olup ateşi yandı
Beni benden alıp gitti
Bilirim bir daha dönmeyecek.

Bu gece yine tek
Dayanır mı yürek
Düşünür acısı dinmeyecek
Ah bu gece yine tek
Bir başına bu yürek
Yaralı acısı dinmeyecek.

6 Eylül 2011 Salı

BABANIZ ÖLDÜĞÜNDE BÜYÜYORSUNUZ !

***ALINTIDIR .BABALARINI ERKEN KAYBEDENLER... HAYATTA BİLE OLSA VAR OLDUĞU HALDE YAŞATTIKLARINDAN DOLAYI YÜREĞİNDE BÜYÜK BİR ACI İLE ONU YOK SAYANLAR ...
BABA HASRETİNİN HER TÜRLÜSÜNÜ İÇİNDE DERİN BİR SIZI ŞEKLİNDE HİSSEDENLER İÇİN


UNUTMAYIN Kİ ;
Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa hala çocuksunuzdur......
Ne zaman ki babanızı kaybediyorsunuz,işte o zaman gerçekten büyüyorsunuz.
Çünkü çınarın gölgesi yok artık üzerinizde.
Sizi fark etmediğiniz halde yağmurdan, güneşten koruyormuş meğer o gölge.


Siz de aile kuruyorsunuz, baba oluyorsunuz,sizin de gölge yaptığınız ve koruduğunuz birileri oluyor ama o gölgeyi çok arıyorsunuz.


Babanız öldüğünde büyüyorsunuz..
Artık soru soracağınız, öğreneceğiniz, azarını duyacağınız,takdirini alacağınız, akşam eve dönerken yolunu gözleyeceğiniz,korkacağınız bir babanız yoksa büyüyorsunuz.


Yarınınızdan sorumlu tuttuğunuz, her istediğinizi almak zorunda olan o kişi yoksa artık...


Hep sessiz ağlayan, suskun seven, en zor dönemde bile yıkılmaz görünen,
sırtınızı dayadığınız çınar ağacınız yoksa artık...
Büyüyorsunuz o zaman işte.


Savaşın ortasında komutansız kalmaktır, babasız kalmak.


Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa hala çocuksunuzdur... zaman ki babanızı kaybediyorsunuz,işte o zaman gerçekten büyüyorsunuz.
Çünkü çınarın gölgesi yok artık üzerinizde.
Sizi fark etmediğiniz halde yağmurdan, güneşten koruyormuş meğer o gölge.


Siz de aile kuruyorsunuz, baba oluyorsunuz,sizin de gölge yaptığınız ve koruduğunuz birileri oluyor ama o gölgeyi çok arıyorsunuz.


Babanız öldüğünde büyüyorsunuz..
Artık soru soracağınız, öğreneceğiniz, azarını duyacağınız,takdirini alacağınız, akşam eve dönerken yolunu gözleyeceğiniz,korkacağınız bir babanız yoksa büyüyorsunuz.


Yarınınızdan sorumlu tuttuğunuz, her istediğinizi almak zorunda olan o kişi yoksa artık...


Hep sessiz ağlayan, suskun seven, en zor dönemde bile yıkılmaz görünen,
sırtınızı dayadığınız çınar ağacınız yoksa artık...
Büyüyorsunuz o zaman işte.


Savaşın ortasında komutansız kalmaktır, babasız kalmak.


Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa hala çocuksunuzdur...

5 Eylül 2011 Pazartesi

NEHİR ...

Tam 1 sene oldu Nehir melek olalı ...ne çabuk geçti deriz bazen bir olayın üzerinde 1 sene geçtiği zaman .Ama ateş hep düştüğü yeri yakıyor .Ailesinin ona veda ederken yaşadıklarına şahit olmuş biri olarak bu 1 sene onlar için nasıl geçti diye düşünmek bile kalbimi sıkıştırıyor ...

O gün verilen Nehirin o gülen yüzünün olduğu resmi salonda hep görebileceğim bir yerde ...
Her gece yatarken dualarımda ...
Ne zaman Bebek Parkı'ından geçsem veya tv da görsem  Nehirin parkı diyorum
Ne zaman pembe şapkalı bir kız çocuğu görsem Nehir diyorum

Ne söylenebilir bu durumda ...kelimeler yetersiz .

Allah ruhunu dinlendirsin melek Nehirin

29 Ağustos 2011 Pazartesi

ÜZÜLME ...

"Üzülme... Bir yandan korku bir yandan ümidin varsa iki kanatlı olursun, tek kanatla uçulmaz zaten. Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil, Kilimin tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır. Niye kederlenirsin? Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz. Yüzük olmak dileyen taş, ezilmeyi yontulmayı göze almalıdır..!"
Mevlana

22 Ağustos 2011 Pazartesi

İTİRAF

İTİRAF.COM'DAN ALINTIDIR

***3 yaşındaki kızım göbeğime tık tık yapıp kardeşine sesleniyor;  
 "Geyebiyiy miyim?"

***3 yaşındaki miniğim evden çıkarken yanımıza aldıklarımızı sayıyor. "Çantanı aldın mı anne, telefonunu aldın mı anne, göbeğini aldın mı anne?" Anladım ki rejim zamanı gelmiş.

***Gittiğimiz ramazan eğlencesinde; "Tuvaletim geldi, uykum var, haydi eve gidelim" diye sızlanan ben, "Tamam anne, program bitsin gideceğiz işte" diyen benim canım kızım olur.

***5 yaşındaki yeğenimle doktorculuk oynuyoruz. Ben doktorum, o da yaşlı, hasta kadın. Yaşından sebeple kulağına bağıra bağıra soruyorum: "Teyze tansiyonun var mı?" "Var", "Şeker var mı?", "Yediiim!" Afiyet olsun şekerim.

15 Ağustos 2011 Pazartesi

10 Ağustos 2011 Çarşamba

KARIŞMAYIN BENDE ASKERE GİDİCEM !!!

Hani benim malum şahsına münhasır bir annem varya sık sık bahsettiğim :) Facebook canavarı ve şifre olayı .
İşte benim o annem olaya son noktayı koymuş bulunmakta 1 haftadır.Erkek annelerinin neleri göze alıp nerelere gidebileceğinin en güzel örneğini sergiledi :) Kardeşim bu sene mezun oldu ve askere gidecek 2-3 gün sonra.Annemle konuşurken telefonda bir noktadan sonra anneme yorum yapmamın benim ruh sağlığımın selameti açısından pek sağlıklı olmayacağı konusunda karar vermiş bulunmaktayım.Neden mi ? Şundan dolayı :

***Anne nasılsın ?
***İdare eder...
***Neden ne oldu ?
***Ne demek ne oldu ? oğlum askere gidiyor.
***Anne dünyanın sonu değil bu.Hayırlısıyla gidip gelecek.Abartma tek senin evladın gitmiyor
***Öyle tabi.Sağlıkla inşallah gidip gelsin
***Sen nasılsın annem ?
***Elçin ?
***Efendim anne ?
***Ben karar verdim.Bende oğlumla askere gidicem
!!??!!?  ( Burda anladım ki annem beni dinlememiş bile .Kafası başka yerde )
***Senin ne işin var anne orda ?
***Halla halla ne demek ne işim var canım ? Oğlum değil mi o benim .Gidip bakıcam nerede yatıracaklar oğlumu .Yatağına , yattığı odaya gidip bir bakayım.Ne yemek verecekler bilmiyorum.Gidip hiç olmazsa bir kaç çeşit yemek yapayım ona orda mutfakta.Ne yağ kullanıyorlar belli değil.Ordaki yavrularda yer özlemişlerdir annelerinin yemeklerini.Onlar gündüz yoruluyorlar yazık.Ben gündüz yemeklerini yapar ,yataklarını toplarım.Banyolarıda temizlemek lazım olmaz öyle.Evet evet en iyisi benimde gitmem oraya .Hem gözümün önünde olur !

Ben bunları ağzım açık bir şekilde şoklarda dinlerken annem ^^ Hadi benim işim var kapat sonra konuşuruz.Karışmayın ben gidicem ^^ diyerek kapattı.

Eğer hafta sonu ana haber bültenlerinin birinde oğlunu askere yollarken nizamiyenin önünde bende giricem diye erkek anneliğinin  geldiği en güzide örneğini ! sergileyen bir annenin haberini izlerseniz tanımamazlıktan gelebilirsiniz .O benim annem :)

Karışmayın annem askere gidiyor !

  

9 Ağustos 2011 Salı

BİLMEK İSTEMİYORUM !

Geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor
Neyi özlediğini,
Kalbinin arzuladığı şeye kavuşmanın hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini bilmek istiyorum

Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor
Aşk için, hayallerin için, yaşıyor olma serüveni için
Bir aptal gibi görünme riskini göze alıp almayacağını bilmek istiyorum

Ay'ının etrafında hangi gezegenlerin döndüğü beni ilgilendirmiyor
Kederinin merkezine dokunup dokunmadığını, hayatın ihanetlerince açılıp açılmadığın, daha fazla acı korkusundan kapanıp kapanmadığını bilmek istiyorum

Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalışmadan benim ya da kendi acınla oturup oturamayacağını bilmek istiyorum

Benim ya da kendi neşenle olup olamayacağını, insan olmanın sınırlılığını hatırlamadan, bizi dikkatli ve gerçekçi olmamız için uyarmadan çılgınca dans edip coşkunun seni parmak uçlarına kadar doldurmasına izin verip vermeyeceğini bilmek istiyorum

Bana anlattığın hikayenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor
Kendi kendine dürüst olmak için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratamayacağını; ihanetin suçlamasına dayanıp, kendi ruhuna ihanet edip etmeyeceğini bilmek istiyorum

Güvenebilir ve güvenilebilir olup olamayacağını bilmek istiyorum
Her gün sevimli olmasa da güzelliği görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum
Benim ve kendi hatalarınla yaşayıp yaşayamayacağını;
Bir gölün kenarında durup gümüş Ay'a "EVET!" diye bağırıp bağırmayacağını bilmek istiyorum

Nerede yaşadığın ya da ne kadar paran olduğun beni ilgilendirmiyor
Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından, yorgun, bitap da olsan,
çocuklar için yapılması gerekenleri yapıp yapmayacağını bilmek istiyorum
Kim olduğun, buraya nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor
Çekinmeden benimle ateşin ortasında durup durmayacağını bilmek istiyorum

Nerede, kiminle, ne okuduğun beni ilgilendirmiyor
Diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum

Kendinle yalnız kalıp kalamadığını, ve o boş anlarda sana arkadaşlık eden kendini gerçekten sevip sevmediğini bilmek istiyorum..

Oriah Mountain Dreamer
(Kanadalı Bir Kızılderili.)

8 Ağustos 2011 Pazartesi

ÖKÜZLÜĞÜN ALEMİ YOK !

***ALINTIDIR

Ormanın birinde Aslanlar toplanmış. "yahu" demişler, "hesapta kralız açlıktan öleceğiz birader ....
Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor;
Fillere saldırsak, fazla büyük...
Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor,
Ee balık yakalayacak halimiz de yok...
N'aapsak? "

Bir tanesi "en iyisi, öküzlere saldıralım" demiş,
"iri yarı görünüyorlar ama ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre!"

Olur mu? Olur.

Hücum!

Ama evdeki hesap çarşıya uymamış;

Öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer...

organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış.
Aslanlar aç bilaç.
N'aapsak, n'aapsak?"tilkiye danışalım" demişler.
Tilki "kolay" demiş,
"beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."

Kabul etmişler.

Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş,
"saygıdeğer öküzler" demiş,
"aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar...
Ama; Şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o...
Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü,
Kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın! "

Öküz heyeti düşünmüş taşınmış,

"bana dokunmayan yılan bin yaşasın" Mantığıyla,

verivermişler sarı öküzü...

Aslanlar da afiyetle yemiş.

Bir gün, iki gün ....

Tilki gene gelmiş.
"bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş
Ve eklemiş:
"ama şu var ya benekli öküz, benekli öküz,
O burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş,
Canları çekiyor, verin, kurtulun!"

Öküz heyeti düşünmüş,

"otlağın selameti için"

Teslim etmiş benekli öküzü...

Üç gün, dört gün...

Tilki gene gelmiş.

Kuyruğu uzun olanı...

Burnu beyaz olanı...

Tombul olanı...

Tek tek alıp, gitmiş.

Otlak seyrelmiş.

Semirmiş aslanlar.

Günlerden bir gün... Artık tilki gelmemiş!

Gerek kalmamış çünkü.

Doğrudan aslan gelmiş.

"hanginizi istiyorsam,

Canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz,

Adamı hasta etmeyin" demiş.

Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler,

"keşke sarı öküzü vermeseydik" demiş ama iş işten geçmiş.

* * * *

İşte Öküzlük böyle bir şeydir...

* * * *

Bu hikaye sebebiyle,dünyaca ünlü alman şair ve tiyatro yazarı Bertolt Brecht akla geliyor...

Bir şiirinde aynen şunları yazmıştı:

"Naziler önce komünistleri tutukladılar;

Komünist değilim diye ses çıkarmadım.

Sonra Yahudileri tutukladılar,

Yahudi değilim dedim, sesimi çıkarmadım.

Sosyal demokratları tutukladılar,

Savunmak bana mı kaldı dedim, sesimi çıkarmadım.

Sıra bana geldiğinde;

Etrafta tutuklanmama ses çıkaracak kimse kalmamıştı!"

***

Şimdi bakın çevrenize.

Çevrenizde ses çıkartacak kimse kaldı mı?

Umarım sıra size gelmez !!!

















































2 Ağustos 2011 Salı

BU NASIL BİR TÜR DANS !

   
Hani dün bahsetmiştim bizim aşanşöyy tombalaktan :)

Bizimki yıl sonu gösterisinde gene farkını ortaya koymuş .Herkes gayet uslu olayı icra etmekle meşgulken daha 1 dk bile dolmadan bizimki dayanamayıp kendini ortaya atıp daha nasıl bir tür olduğunu çözemediğimiz dansını yapmaya başlıyor.Arkadan duyacağınız annesinin artık bir noktadan sonra kendini olayın akışına bıraktığı gülme sesleri :)   

O nasıl bir harekettir...o nasıl bir kol hareketleridir...adamın umrunda değil etrafında ne olup ne bitiyor.
İşini büyük bir ciddiyetle ! icra edip yine aynı ciddietini muhafaza edip sahneden ayrılıyor :)                                                        

1 Ağustos 2011 Pazartesi

DÜZ MANTIK !

Hani geçen sene bu zamanlar iki minik yakışıklıyla geçen 2 günden bahsetmiştim
İşte o yakışıklılardan küçük tombalak olanı tam bir ekol ...
Kendine has tavırları,kimseyi takmadan yaşaması ,anaokulunda gözbebeği olduğunun farkındalığı ile egonun tavan yapması ...
Bu tombik kuzu annesiyle dışarı çıkacakmış.Annesi giydirmiş ^^Hadi asansörü çağır gidelim ^^demiş .Annesi o anda kendi üstünü giyerken bizimki kapıyı açıyor ,asansörün oraya gidiyor ve diyorki

- Aşanşöyyyyy delebiliy mişinnnn ?

:) bunu duydum çok güldüm .Çünkü tahmin edebiliyorum bunu söylerken o suratının dudaklarının halini

Tabi asansör gelmiyor ve bizimki bu duruma çok bozuluyor.Gidip annesine dert yanıyor

-Anne aşanşöyyy delmiyooo anne delmiyooo

Ama çocuk haklı anne asansörü çağır dedi.Tuşa bas demedi .Benim kuzucum ne yapsın :)

Çocukların bu düz mantığına bayılıyorum

26 Temmuz 2011 Salı

DÜNYANIN EN MUTLU KADINI !

Hafta sonu bu röportajı içim acıyarak okudum.Resimlere bakınca neden dedim bir kez daha.Neden böyle güzel bir aşk bitti.Aşka inancımı tamamen kaybettiğim bir dönemde böyle bir ilişkinin çok acı bir şekilde bitmesi daha da derinden sarstı ...

Artık yok ...gerçekten bir aşk yok ...yaşanılanlar bir psikoloğun dediği gibi ^^ Mutluluk Oyunu ^^

Herkesin onlarca farklı yüzleri ile oynadığı tuaf ilişkiler ...

25 Temmuz 2011 Pazartesi

ANILAR...



Geçen gün eski resimlere bakıyordum...
Hayatıma giren bende izler bırakan ailemdeki  çocuklar
Kendi resimlerime bakınca sanki bana ait değil gibi bir his kapladı içimi...
Deli kızın çeyizi misali herşeyi üzerime geçirip en sonda annemin rujunu alıp dudaklar dışında her yerime sürdüğüm veya babaannemin baş örtüsünü alıp başıma geçirip sanki misafirliğe gitmişim gibi oturup konuştuğum resimler.
Ve dedem...
Gelenler , sevinçler , hüzünler , kayıplar ...
En çok kayıplar derinlerde bir yerlere dokundu ..hemde çok
En son resim...daha 20 li yaşların çok başında , verdiği 4 senelik mücadelesi cennette son bulan , gözlerini hep böyle hatırlamak istediğim yeğenim
Niyeyse bu aralar içimde bir hüzün ..ve eskiler

18 Temmuz 2011 Pazartesi

SÖKÜKLERİNİ DİK SÖZLERİNİN ...

Söküklerini dik sözlerinin, dilini kalbine yanaştır; dilinle söylediğini kalbinle de söyle. Dikiş tutmuyorsa şayet, söylenmeyi bırak; sus, kalbinden geçmeyeni diline değdirme!

Hz. Mevlana

4 Temmuz 2011 Pazartesi

KAYINVALİDE VE DAMAT BULUŞMASI - 2 :)

En son 2 sene önce görmüştüm Çınarımı.Ne kadar büyümüş inanamadım .Serminim ( Çınar'ın Günlüğü) sağ olsun ben Ankara geldiğim zaman hemen aradı.2 senedir her telefon konuşmasında İstanbul veya Ankara da buluşma konusunda hep çok istedik  ama kısmet olmadı.En sonunda 2 sene sonra Seminim ,benim damat Çınarım ve junior mercimek ile buluştum :) Çınarım artık tam abi olmuş.Kendi başına parkta oynaması , insanlarla sıcak iletişim kurması,kendini ifade edişi ...ve tam bir cool eda ile kızlarla iletişimi görünce bayıldım .

Yanaklarına yapışıp öpmek çok istedim ama tam bir ağır abi havasıyla dolaştığı için içimde kaldı :)

Sermincim sağ olsun benim oturduğum yere geldi ve 2 sene önce buluştuğumuz mekana gittik gene ( Mutfak Brasserie ).Çayyolu civarında oturanlar için rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir mekan.Servis,sunum ,lezzet ve daha bir çok konuda iyiler .Özellikle tarçınlı kekleri nefis .Uzun zamandır bu kadar lezzetli tarçınlı kek yememiştim.

Biz tam kalkmış dışarı çıkacakken Çınar'da , bir kızın babasının ^^ aa ne kadar uyumlu bizimkinin de adı Pınar^^  demesiyle kıza karşı bir anda bir ilgi gelişti :) Kibarca kıza el salladı hoşçakal anlamında ama kızımız pek nazlı çıktı.Yakışıklı ve gururlu genç elleri havada  karşılıksız kalınca bir an birazcık şaşırdı.İlk kıza sonra babasına  baktı

Kız hiç yüz vermeyince bizimki arkasından böyle mahsun mahsun bakakaldı
Bana Didim'de anneanne ve dedesinin yazlığına  gittiğinde AApp ( Arap - köpek ) ile yaptıklarını anlatırken pek bir kibar ve mahçuptu.
Hortum sevdalısı oğlum malesef bu sefer hortum bulamadı bahçeyi sulamak için :) 
Mekanda kış dönemi için bir köşede çalışmalar vardı ve bir ara matkap çalışmaya başlayınca bizimki güya kendince kulaklarını kapattı .
Sanki mantı kapatır gibi kulağının bir altından bir üstünden tutup yapıştırdı içe doğru :)
Serminim tekrar herşey için çok teşekkür ederim.Umarım junior da aranıza katılınca sizi İstanbul' da görmek çok isterim :)

27 Haziran 2011 Pazartesi

DÖNDÜM ...



Sonunda evime döndüm ...
Bir önceki yazımda sıraladığım yapılacaklar listesinin sadece yarısı yaparak döndüm ...
Ankara da sanki üzerime ölü toprağı serilmiş gibi içimden hiç birşey yapmak gelmedi .
O kuru hava her yerime ,ruhuma sindi ...
Sanki 25 sene o şehirde yaşamamışım gibi ne kadar bana uzak bir yer olduğunu bir kez daha iyi anladım

Oysa giderken çok keyifli bir yolculuk etmiştim.
Önümde bilgisayarım ,karşı ekranda fonda güzel bir müzik eşliğinde tatil resimleri  ve karşımda çok tatlı erkek bir kuzucuk ...
5 saat boyunca hiç sesi çıkmadan etrafa sürekli gülücük dağıtan bir kuzucukla yol boyunca bakışarak daha da keyifli hale geldi o yol...

Annemle maceralarımız , damadımla buluşma 2 ve diğer olanlar... bu hafta ...

15 Haziran 2011 Çarşamba

2 YIL SONRA ANKARA !

2 sene önce muhteşem ! duygularla döndüğüm Ankara seyahatinden sonra bir daha gitmek içimden gelmedi.Her gittiğimde gittikçe ne kadar o şehre yabancılaştığımı , sanki 25 sene orda yaşamamışım gibi herşeyin ne kadar yabacı ve benden her anlamda uzakta olduğunu anladığım bir şehir oldu artık benim için ...

Bir 2 sene daha gitmesem hiç özlem duymadığım bu şehre bugün gitmek için bir sürü düşüncelerle ruhumuda alıp yola çıktım.

Anne baba sohbeti...kardeşin üniversiteden mezuniyet töreni....büyükleri ziyaret ... hep telefonla hasret giderdiğim sevdiğim dostlarımla buluşma ...damadımı ve o güzel hamile annesi Serminimle buluşma...2 bloğ buluşması... Alpay' görmek....hastaneye gidip onkolojide yatan kuzucukları , Gamze ve Şerife hemşireyi ziyaret....dişçi ve dermatoloğ ziyaretleri .... kendi özel işlerim için Ankara'nın altını üstüne getirme çalışmaları...

Ve bu şehrin o kuru havasına uyum sağlamaya çalışmak !

Bunlar için sanırım 1 hafta yeter !

Bakalım bu sefer hangi duygularla döneceğim 2 sene öncekinden farklı ...

Bence hiç bir fark olmayacak ama neyse

Eskiden ^^benim ^^ dediğin şeyler bu kadar kolay mı yabancılaşır insana ... 


13 Haziran 2011 Pazartesi

NE ÇABUK DEĞİŞİYOR CANLARIMIZ ?

***ALINTIDIR

Hiç düşündünüz mü ? Ne çabuk değişiyor canlarımız? Herhangi biri canınız oluyor bir anda... ''CANIM'' diyorsunuz birine; yalansız, sıcak ve içten... Oysa o sizi canı saymıyor ve çekip gidiyor birgün ansızın.... Herşey güzel giderken, bir bakıyorsunuz hepsi yalanmış Sizi yarı yolda bırakmış, çekip gitmiş ...''canım'' dediğiniz... Sevginizi, ona verdiğiniz değeri hiçe sayıp gitmiş... Ama yalnız gitmemiş, sizden önemli bir parça da almış yanına. Ondan olan diğer yarınızı, canınızı... Her yeni ilişkide bir can daha kazanıyoruz, Oysa bitenler de bir can alıyor canınızdan Size kalansa her bitişin ardından; Bir başlangıç değil asla! Acı, hüzün ve onların çocuğu olan gözyaşı Sonusuz bir karanlık, boşluğunda kaybolduğunuz... Ve tabi size kalan diğer yarınız... Bir diğer yarısı hiç acımadan kesilip çalınmış sizden. Ve o kesik hiç iyileşmeyecek aslında... Ama siz, kendinizi kandırmayı yeğlıiyorsunuz Her şeyi itiraf etmektense kendinize... Çünkü böylesi çok daha kolay... Gerçeklerden kaçıyorsunuz Herşeyin tekrar eskisi gibi olacağını söyleyip Avutuyorsunuz ruhunuzu... Sizde farkındasınız oysa, Bir daha geri gelmeyeceğinin giden canlarınızın... Ama bu gerçek ürkütüyor sizi Karanlıkta kaybolan sessiz bir çığlık gibi Kayboluyorsunuz sizde; yitik canlarınızı düşündükçe... Biliyorum Diyeceksiniz ki, bu ne karamsarlık... Ama hayat bu kadar karamsarken, Aydınlık: yüzünü göstyerip, yerini hemen karanlığa bırakırken, canlarımız yiterken, Ben nasıl umut dolu şiir yazabilirimki? Belki çok klişe bir söz olcak ama; Hayatın gerçekleri bunlar... Sizde elinizde olmadan, hiç farkına bile varmadan Yeni canlar edinecek, Ve canınızdan olacaksınız. Yine ve yine yarım kalacak, yine eksileceksiniz. Kendinizi eksilten siz olacaksınız. Çünkü buna izin veren sizsiniz... ''HOŞGELDİN'' diyen siz... Hiçliğe sürüklenişinizi izleyeceksiniz bir köşeden Soluğunuzu tutup sessizce... Birine ''canım'' demeden önce iyi düşünün... O, canınız olmayı hakediyormu gerçekten? Ve siz, Bir kesiğe, bir parçanızın daha kopup gitmesine, Bir candan daha olmaya hazırmısınız? Hadi, durmayın, gidin yeni bir can bulun kendinize, Yeniden yarım kalın... Söylesenize, ne çabuk değişiyor CAN'larınız? Sahi, sizin kaç YİTİK CAN'ınız var??